Baştan söylemek gerekirse, biz genellikle tarihle, özel olarak felsefenin tarihiyle ilgili olarak gerçek anlamında bir ilerleme veya evrim olduğu düşüncesine katılmamaktayız. Bize göre Comte veya Hegel'in düşündükleri gibi tarihte sürekli ve düzenli olarak ileriye doğru giden ve gelişen bir düşünceden bahsetmek pek doğru değildir. Dolayısıyla biz bu çalışmamızda, gerek İlkçağ felsefe tarihini ve filozoflarını, İslam dünyasında yer alan filozoflar, yazarlar, düşünürleri ve onların sistemlerini, belli bir ereğe doğru giden ve ancak onun ışığında doğru olarak anlaşılması ve değerlendirilmesi mümkün olan şaşmaz bir gelişme mantığına göre açılan bir süreç gibi görmeye veya okumaya çalışmadık.