Gönderi

Şark Mefkûresi’ni tahlil etmek gayet güçtü. Çünkü, çok karışıktı. Bu, Şark Mefkûresi’nin muhtelif safhalarından biri de komünizmdi. Bunun en mühim taraftarı, belki Hakkı Behiç’ti. Bu adam, İttihat ve Terakki’nin idealist azalarından ve aynı zamanda maliye ile meşgul simalarındandı. Ruhen çok samimî bir insandı. Türklüğe çok bağlı olmakla beraber, sınıf, servet ve din gibi şeylerin aleyhinde idi. Biraz da kafasında anormallik vardı. Kendisi, Karargâh’ın karşı tarafındaki küçük bir sırtta otururdu. Orada, daima her nevi insana rastladığınız gibi, kendi çocuklarından başka, bir sürü de köpeği vardı. Bununla beraber fikir meseleleri üzerinde münakaşadan ısrarla üstünde durduğu tek nokta, Batı medeniyetinin sona ermiş olması idi. Garp Mefkûresi’ne taraftar olanlara bundan dolayı şiddetle aleyhtardı. Mustafa Kemal Paşa da, bu günlerde, Sovyet sistemini merakla takip etmesine rağmen, ondaki bu his, bir idealden ziyade, her nevi ihtimali tetkik etmeye dayanıyordu. Bu günlerde İstanbul’dan gelen Hikmet (Bayur) Bey de Sorbonne’da okumuş, Fransızcası fevkalâde, bilhassa riyaziyesi kuvvetli, Bolşevizme fikren taraftar bir adamdı. Hilâl-i Ahmer’de, İstanbul’da Dr. Adnan’ın yanında çalışmış olduğu için, ona çok bağlıydı. Ankara’ya gelince de, bizim yanımızda, Çiftlik’te oturdu. O geldikten sonra, Hariciye Vekâleti onun kabiliyeti sayesinde normal bir şekil almaya başladı. 1920 yılı Ağustosu’nun sonunda Sevr Muahedesi Türkiye’nin yok edilmesini kasdeden şekilde imzalandıktan sonra, bu adam çok hizmet etti. Kendisi, komünist fikirlere taraftar olmakla beraber, Türkiye’nin her iki tarafa karşı da müstakil kalmasını isteyenlerdendi. Bu aralık, Batı’nın siyesetinden dolayı şaşırmış olan halk da, Doğu siyasetini, muhtelif şekillerde ve kendilerine göre tefsir ediyorlardı. Mesela, gayri muntazam kuvvetlerin şefleri. Bunlar, “Yeşil Ordu” adı altında bir teşekkülü Hakkı Behiç’in riyasetinde vücuda getirdiler. Ethem de bunlara katılınca Yeni Dünya ismi altında bir gazete çıkarmaya başladılar. Fakat, Mustafa Kemal Paşa bundan kuşkulanarak Yeşil Ordu’yu ortadan kaldırdı. Bunun dışında bir de ulema sınıfı vardı ki, bunlar da Şark Mefkûresi’ni eski İslâm demokrasisi hâlinde diriltmek istiyorlardı. İşte bunlar, Mustafa Kemal Paşa’yı eski İslâmî şekilleri gözden geçirmeye sevk etmişlerdi. Bu iki mefkûre arasındaki mücadele esnasında, Mustafa Kemal Paşa’nın emri ve arzusuyla Komünist Partisi kuruldu. Buna kendini sevk eden şey, kanaatimce, Rusya’da bulunan Türkler arasındaki komünist unsurlara karşı vaziyet almaktı. Aynı zamanda, o günlerde, komünist sistemi de âdeta bir harita hâlinde tesbit eden bir tetkik ile meşguldü. Ben şahsen, bunlardan bir şey anlamış değilim.
·
37 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.