“Seni akıl yürütürken dinlediğimde,” dedi [Watson],
“konu bana da o kadar komik derecede basit geliyor
ki, bunu kendim de rahatça yapabilirmişim gibi hissediyorum, oysa bana izlediğin yolu tamamen izah edene
kadar muhakemenin her bir aşamasında afallayıp kalı-
yorum. Halbuki ben de gözlerimin seninkiler kadar iyi
gördüğünden eminim.”
[Holmes] bir sigara yakıp kendini koltuğa atarken,
“Elbette,” dedi. “Sen de görüyorsun ama gözlem yapmı-
yorsun. Aradaki fark ortada. Örneğin, antreden bu salona çıkan merdiveni sen de defalarca kez görmüşsündür.”
“Pek sık.”
“Ne kadar sık peki?”
“Herhalde yüzlerce kez gördüm.”
“Peki o zaman kaç basamak var?”
“Kaç basamak mı? Bilmem.”
“Aynen öyle! Gözlemlemedin çünkü. Ama gördün.