Ah ah!
Gönlüm çilem, aşkım, kederim, acım, gönlüm!
Sustukça hoş geçimlim,
dile geldikçe parlayan alevim.
Kopup saçılan gerdanlığında soylu nedimelerin, savrulan incileri yere inen hüzünlerim.
Aramadan bulduğum yola koyulmuş göçüm.
Bir türlü kavuşamadığım,
kavuşmaya doyamadığım.
Dışında olamadığım, içinden çıkamadığım.
Gecelerin hâkimi, gözyaşlarımın pınarı efendim.
Tozunu yıkamaya erişemediğim, pasını silemediğim. Karanlığım, Güneş’im.
Gönlüm, aziz dostum!
Nerelerdesin, ya dön artık yurduna, ya da iki satır yaz bize... Kim gücendirdi senin o nâzende yüreğini, hangi kem söz, hangi sinsi nazar seni benden kopardı ey Şems? Varım yoğum sensin. Sen de yoksan ben bir hiçim bilmez misin?
Kavline mestân olan Mevlâna'ya ayrılığı hediye etme. ETME ŞEMS.
Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme
Başka bir yâr, başka bir dosta meylediyorsun, etme
Sen yad eller dünyasinda ne aryorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme
Çalma bizi bizden, gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme
Ey ay, felek harap olmuş, alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harap, öyle alt üst ediyorsun, etme
Ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme
Sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme
Âşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme
Ey cennetin cehennemin elinde olduğu kişi
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme
Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
O zehri o şekerle sen bir ediyorsun, etme…
Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun sen, mahvediyorsun, etme
Harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen, hırsızlık ediyorsun, etme
İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an DEĞİL
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme !