Felsefe tarihinde felsefenin kendisiyle her zaman en yakın ve sıkı ilişkiler içinde bulunmuş olduğu temel insani entelektüel etkinlik alanlarından biri bilim ise diğeri hiç şüphesiz din olmuştur. Hatta gerek Doğu İslam, gerekse Batı Hristiyan tüm Ortaçağ felsefesini felsefeyle din arası ilişkiler probleminin bir tarihi olarak okumak veya anlatmak mümkündür. Öte yandan felsefeyle din arasında onların yapılarından ileri gelen bazı çok önemli yakınlıklar, hatta bir amaç birliğinden söz etmemiz de mümkündür. Çünkü felsefe, ünlü bir Amerikalı filozofun söylemiş olduğu gibi bir cephesiyle;
"Normal olarak dinin her zaman pratik ve duygusal olarak yaptığı şeyi, yani insan hayatını insanın içinde bulunduğu evrenle belli ölçüde doyurucu ve anlamlı bir ilişkiye sokma ve insani işlerin yürütülmesinde birazcık bilgelik sağlama çabasını entelektüel planda gerçekleştirme girişimidir.”