Gönderi

288 syf.
6/10 puan verdi
Son zamanların oldukça popüler olan yazarından okuduğum ikinci kitaptı. Hizmetçi'yi okuyup yazarın akıcı anlatımını sevdiğim için "okuyamama dönemlerinde işime yarar" diyerek aklıma yazmıştım. Sakın Yalan Söyleme kitabına youtubeda izlediğim yabancı bir kızda denk geldim. Dilimize çevrildiğini fark edince de hemen şans vermek istedim. Bir de üst üste fantastik okuduğum için araya psikolojik gerilim almak istedim. Cinayet, gerilim kitapları sevdiğim bir tür ve yazarı genelde okuyan herkes beğeniyor. O yüzden beklentim biraz yüksekti. Bu romanında altı aylık evli olan çiçeği burnunda çiftimiz Tricia ve Ethan ev ararken kendilerini bir anda üç yıl önce sırra kadem basan Adrienne Hale isimli psikiyatristin malikane gibi olan evinde buluyorlar. Ev gezmek için öyle bir gün seçmişler ki şanslarına kar yağışı sebebiyle şehirden ve civardaki evlerden çok uzakta olan orman içindeki bu evde mahsur kalıyorlar. Yollar açılana kadar da o evde zaman geçirmeleri gerekiyor. Tabi çok satan kitaplarıyla da ünlü olan psikiyatristin kaybı da Tricia'yı meraklandırıyor. Evi dolaşırken denk geldiği gizli odadaki hastaların ses kayıtlarının bulunduğu kasetler de merakını kamçılıyor. "Doktor sağ mı, ölü mü, öldüyse kim neden öldürdü, sağsa neden gizleniyor, Ethan bir anda neden eve bu kadar hayran kaldı ve sürekli bu evi tutmaktan bahsediyor?" bu soruların hepsi de kitabın konusu oluyor. Konu gerçekten çok güzel ve ilgi çekici. Açıkçası Adrienne'in neden ortadan kaybolduğu beni çok meraklandırdı. Kitapta hem onun hem de Tricia'nın bakış açılarının olması iyi düşünülmüştü. Böylece ikisinin de gözünden geçmiş gelecekte neler olduğunu okuyabiliyoruz. Fakat yine de içime sinmeyen noktalar oldu. Bunları spoiler vermeden anlatacağım. Birinci şahıs anlatımı olmasına rağmen karakterin bu kadar çelişkili düşünmesi, konuşması bana çok absürt geldi. Kendinle konuşurken, düşünürken kendini zaten bildiğin, emin olduğun bir şeyin tersine ikna etmeye çalışmazsın. Sürekli aynı konuların farklı cümlelerle ifade edilmesinden bunaldım. Tricia'nın arkadaşları Ethan'ın bu kadar mükemmel olmasını normal bulmamışlar ama Tricia buna rağmen onunla evlenmiş, ne iyi etmiş falan. Bundan üç bölümde bir bahsetmene gerek var mı? Tricia'nın kaşmir sevdası da beni boğdu boğdu yerlere attı. Tükendim "ne kaşmirmiş ya" dedirtti. Bir ara kirlendi diye elinde çitileyerek yıkadı hani cidden bu kaşmir sevdasının detaylı anlatımlarına gerek var mıydı? Bence kitaba saçma sapan eklenmiş bir şeydi mesela. Hatta Adrienne'in kıyafetlerini kesinlikle giymeyeceğini söyleyen biri için çok absürt anlardan birisiydi. Buna benzeyen başka saçma, yazılmak için yazılmış şeyler de vardı. Tricia'nın anlatımı bence saçmalıklarla doluydu. Dakika başı Ethan'ın mükemmeliğini konuşuyoruz. Sürekli ama. Bir noktada yazarın bize bu "Ethan kusursuz biri" algısını benimsetmeye çalıştığı göze batıyor. Ki Ethan açıkçası benim hiç benimseyemediğim, karakteri olmayan bir karakterdi. İki güne unuturum hani öyle biriydi çünkü kendisinin herhangi bir hatırda kalıcı özelliği yoktu. Hatta Tricia'da bile bir derinlik, kişilik yoktu. Anlatıcı oyken böyle bir problem göz ardı edebileceğim bir konu değildi. Adrienne'in bakış açısından anlatılan bölümleri beğendim. Onda gözüme takılan, şu an aklıma gelen bir pürüz yoktu. Kitaba iyi yedirilmiş bir geçmiş anlatımıydı. Yine de tüm kitap sanki ilahi, üçüncü şahıs bakış açısıyla yazılsaydı tam puan bile verebilirmişim gibi hissediyorum. En azından ters köşeleri ve kitabın sonu öyle bir anlatımda bu kadar mantıksız gelmezdi diye düşünüyorum. Yazar "plot twist yapacağım, herkes ters köşe olacak, herkes bana hayran kalacak" diye kendisini zorlamış. Bu zorlama Hizmetçi'den daha fazla gözüme battı. Hizmetçi en azından insanı tatmin eden bir kurguya, bir sona sahipti. Bu kitap sanki sırf ters köşe olması için yazılmış. Sonunu belirlemiş, kurguyu işleme gereği dahi duymadan sona ulaşmak için aynı cümleleri, basit bir yazımla döndürüp durmuş. Birileri yazara ters köşe barındırmayan kitapların da güzel olduğunu söylemeli. Yoksa her kitabında bunu yapmaya çalışmaya devam edecek. Bir noktada zorlamayı kesmesini öğrenmesi gerek. Çok kolay okunan bir roman. Bir gününü bile almıyor insanın ama hafızalara kazınan bir kurguya, olay örgüsüne sahip değil. Gerçi sanırım popcorn thriller türünde olduğu için böyle olması çok normal. Basit bir kurgu, bir günde bitecek bir hafif gerilim romanı. O yüzden türünü de düşünerek o konuda puan kırmadım. Puan kırdığım yerler yukarıda bahsettiğim noktalar, spoiler sayıldığı için bahsetmediğim ters köşeler, mantık hataları ve sonuydu. Yine de dediğim gibi okuyamama dönemine girdiyseniz, okuma hızınızı arttırmak isterseniz, birkaç yorucu roman okuduğunuz için araya akıcı bir roman sıkıştırmak isterseniz şans verebilirsiniz. Yine de her ihtimale karşı beklentinizi ortalama tutmanızı tavsiye ederim. Genel Bakış Tür: Korku, gerilim Seri/Tek: Tek kitap. Anlatım: Birinci şahıs. İki anlatıcı. Aşk üçgeni: Yok. Cinsellik: Yok. Favori karakterim: Yok. Bu yazarın diğer kitaplarını okuyacak mıyım? Evet okuyacağım. Bu kitabı/seriyi gelecekte tekrar okuyacak mıyım? Hayır. Bu kitabı/seriyi öneriyor muyum? Evet.
Sakın Yalan Söyleme
Sakın Yalan SöylemeFreida McFadden · Olimpos Yayınları · 2024485 okunma
·
178 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.