Telefonda kısa bir sessizlik oldu. Ne o bir şey söyleyebildi, ne ben. Tam o sırada gözüme masada duran mavi bilye çarpıverdi. Hüzünle gülümsedim. Ayağa kalktım ve mavi
bilyeyi elime aldım.
"Ama bilyen yanımda.." diyerek sırt çantamın fermuarını açtım, bilyeyi en ön göze koyup fermuarı kapattım,
"Belki bana şans getirir oralarda.''
"Umarım." dedi Aziz Ata. Sesi artık daha ciddiydi.
Sanki sesinin tınısından bir şeyler eksilip gitmiş gibiydi, bir şeyler kaybolmuştu..
"Her şey için teşekkür ederim Aziz Ata." dedim,
"Kısaydı ama güzel bir arkadaşlıktı. Kendine çok iyi bak. Belki bir gün kaldığımız yerden devam ederiz. Döndüğümde bir şeyler değişmemiş olursa tabi... Kim bilir."
Aziz derin bir nefes aldı.
"Rica ederim," dedi, ismimi bile söylemedi,
''Sen de. Sen de kendine çok iyi bak..."