Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Türkler Hakkında bir yabancının izlenimleri
Türk Mektupları – Ghiselin de Busbecq Bu kitabı farklı kaynaklardan duyar ve merak ederdim. Bir Avrupalının gözünde Osmanlı 1500’lü yıllarda nasıl görünüyordu sorusunun yanıtlarını içeriyor. Bir elçi olarak İstanbul’a gelen yazar uzunca bir süre boyunca İstanbul’da kalıyor. İlk önce şunu belirtmek gerekir ki hiçbir Avrupalı Osmanlılara, Osmanlı demiyor. Doğrudan TÜRK diyor. Kanuni Süleyman’ı yakından gören yazar, sultanın her zaman asık suratlı, sinirli göründüğünü ve içinde bitmeyen bir üzüntü olduğunu söylüyor. Bunun nedenini Şehzade Mustafa’nın öldürülüşüne bağlıyor. Yazar, İstanbul’da iken Sarı Selim ve Bayezid mücadelesi devam ediyor. Avrupalı bir insan olarak bu mücadeleyi anlamaya çalışıyor. Bayezid’in İran’da öldürülmesini aktarıyor. Bayezid, Selim’le olan mücadelesini kaybedeceğini anlayınca İran Şahına sığınıyor. Fakat güçlü bir ordu ile İran topraklarına giren Bayezid, orada da kaygı ile karşılanıyor. Askerleri farklı bölgelere dağıtıldıktan sonra tamamına yakını yok ediliyor. Süleyman‘la yapılan görüşmelerin sonuna doğru Bayezid, zindana atılıyor. İstanbul’dan gelen görevliler Bayezid’e öldürüleceğini söylüyorlar. Şehzade dört çocuğunu son bir kez görmek istediğini söylese de buna izin verilmiyor. Kendisiyle beraber dört oğlu da boğularak öldürülüyor. Bayezid’in en küçük oğlu Bursa’da kalmıştı. Bu küçük şehzade de Süleyman’ın emriyle boğuluyor. Bu olanları bir Avrupalı olarak üzülerek izliyor. İstanbul’dan görünümleri anlattığı bölümler çok ilgi çekici. Ordunun resmi geçişleri sırasında gördükleri, gündelik hayattan izlenimleri de çok değerli. Kitap çeşitli çizimlerle süslenmiş. Ordudaki disiplin, askerlerin çok zor koşullarda bile işlerine devam etmesi, giyimleri de yazarın iyi anlattığı konulardan. Başka bazı kaynaklarda da okumuştum, herkes birbirini mutlu etmek istediğinde bir demet sümbül veya nergiz götürüyor. Türk evlerinin gösterişten uzak olmasına şaşırıyor. İstanbul’da bir fil, zürafa, vaşak, aslan, kaplan veya bir karıncayiyen görmenin hiç de sıra dışı olmadığını öğreniyoruz. O dönemde devlet yöneticileri birbirlerine bu tür hayvanları hediye etmeyi seviyorlar. Sefere çıkan ordunun 40.000 devenin taşıdığı yiyecekler, 40.000 katırın taşıdığı alet edevat yazarın şaşırdığı ayrıntılardan. Yazarın bir gözlemini ise ilk defa bu kitapta okudum. Söylediğine göre o dönemde Türkler ölüleri mezara oturur biçimde gömüyorlarmış. Bu konu biraz şüpheli olmakla beraber ilgi çekici. Belki bazı yörelerde böyledir. Bu dönemde Türkler tamamen siyah giyinmeyi uğursuz sayıyorlarmış. Erkek giyiminde akla gelebilecek her türden canlı renk çok doğal görülüyor. Sarıkların kardan daha beyaz olduğunu ve bu sarıklara kuş tüyleri takıldığını da yine bu kitaptan öğrendim. Bu konuda hiçbir kısıtlama yokmuş. Türklerin meyve kurusu, yoğurt ve kuru ekmekle doymalarına şaşırıyor yazar. Savaş ve sefer zamanlarında kurutulmuş et tozu yediklerini de belirtiyor. Galiba sözünü ettiği yiyecek kurutulmuş kıyma. Yangın söndürme işinin yeniçeriler tarafından yapıldığı, bazen yeniçerilerin bilerek yangın çıkardığını da belirtiyor. Kitapta ilgi çekici ayrıntı çok fazla. Son olarak o dönemde İstanbul halkı, Hürrem’in padişaha büyü yaptırdığına inandıklarını da öğreniyoruz. İstanbul depremi, veba salgını ve bu salgın konusunda Türklerin kayıtsız kalmaları, Türklerin atçılık konusundaki başarıları, ok atmadaki ustalıkları ve daha pek çok sıra dışı ayrıntı kitabı akıcı ve ilgi çekici yapıyor.
Türk Mektupları
Türk MektuplarıOgier Ghiselin De Busbecq · İş Bankası Kültür Yayınları · 2011297 okunma
·
47 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.