Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Tezkiretü'l Evliyâ Okumaları - Hüseyin b. Mansur Hallâc
http://1000kitap.com/tezkarbay ile başladığımız Tezkiretü'l Evliya okumasının ( #22410451 ) Hallâc- ı Mansur kısmını geçte olsa okudum. Anladıklarımdan kısaca bahsedecek olursam; Hz. Hallac - ı Mansur deyince akla ilk gelen mesele Enel Hak( ben Allah'ım) bahsidir. Zira kendisini darağacına götüren bu söz aynı zaman da tasavvuf yolunda Hallac'ın en ağır imtihanı da olmuştur. Enel Hak meselesinden kısaca değinecek olursam; tasavvufta insanın kaydettiği mertebeler vardır. Fenafişşeyh, fenafirrasul ve son olarak fenafillah. Fenafişşeyh kişinin şeyhinde kaybolmasıdır. Kişi her yerde ve olayda şeyhini arar ve onu görür. Zahiren de batınen de şeyhi gibi olur. Şeyh müridinin bu basamakta eğlenmesini istemez. Müridin hemen Rasulluah'a vasıl olmasını ister. Yani fenafirrasul olmasını... Bu aşamada ise kişi Rasulluahta fani olur zahiren de manen de onun gibi olur. Hep onu düşünür ve onunla olmak ister. Bu basmakata ise Rasulluah kişinin hemen Rab'de vasıl olmasını ister yani fenafillah... İşte bu son mertebe de insan baktığı her yerde her şey de hatta kendin de bile yaratıcıyı görür. Eşyayı görmekten fani olup mana da helak olur.( #23963957 ) İşte 'Enel Hak' hali böyle durumlarda kişinin üzerine gelir. Bu sözü isteyerek ya da bilerek söylemez. Bu hal geldiğinde kendinde değildir daha sonra kendilerine geldiklerinde bu hali hatırlamazlar bile. Feridüddin Attâr bu mesele hakkında eserde şöyle diyor "Şaşarım o kimseye ki ortada bulunmayan bir ağaçtan inneni ene'llahü  ( şüphe yok ki ben Allah'ım) sözünü zuhur etmesini - Allah'ın(c.c.) agaçda tecelli ederek Hz. Musa ile konuşması bahsini kastediyor-   caiz görürler de niçin bunu mümkün görmezler." Yine Attâr Hallac'a mensup olduklarını söyledikleri halde onun sözünü zerre anlamayan bir zındıklar cemaatinden bahsediyor kitap da ve ekliyor "Bu hususta (Enel Hak davası) Hallac 'ı taklid şart değildir." Başa dönecek olursak bu söz neden Hallac 'ın en ağır imtihanı olmuştur. Tasavvufta sır esastır. Sırrı açığa vurursan elde ettiğin tüm mertebeler kaybedebilirsin hatta helak olabilirsin. Hallac'da Enel Hak diyerek kendisine verilen sırrı ifşa etmiş oluyor ve darağacı gibi bir imtihana tabi tutuluyor. Elbette bu olayda bizler içinde bir çok hikmetler gizli. Tasavvuf ve Şeriat çizgisi Hallac'ın hayatında en anlaşılır şekilde gözler önünde. Hallac'ın katli fetvasında yine tasavvuf büyüklerinden Cüneyd-i Bağdadi'in imzasının bulunması ve Cüneyd'in 'Biz zahire göre hüküm veririz batılı Hüda bilir' demesi daha sonra nakledilen bu olay ( #23964134 ) Hallac'ın müritlerine verdiği bu cevap ( #23968497 ) Şeriat , tarikat , hakikat ve mâfiret çizgisinde anlayışımıza açıkça yön veriyor. Üstad necip fazıl'da
Son Devrin Din Mazlumları
Son Devrin Din Mazlumları
ı eserinde Hallac 'dan bahsetmiş o eseri okumadım ancak Hallac' ı bir de ondan dinlemek isterim. Ayrıca nakledilen bu ( #23968613 ) hadiseden bahsettiği şu dizler de Hallac'a Üstadca bir bakış sunuyor.  "Sana taş attılar, sen gülümsedin,  Dervişin bir çiçek attı, inledin,  Bağrımı delmeye taş yetmez, dedin,  Halden anlayanın bir gülü yeter."
··
41 görüntüleme
Gökhan okurunun profil resmi
Hallacla alakalı tuhaf bulduğum iki nokta vardır. Birincisi kendisini ipe götüren sözü yani; enel Hak'dır. Hallac burada ene Hak dememiştir! ene El-Hak demiştir ki, burada lafız marifeli olarak zikredilmiştir. Dolayısıyla Hallac burada ben Hak'ım dememiş oluyor, lafız itibari ile işaret etme durumu vardır. İkincisi ise Hallac'dan çok daha yükseklerde seyretmiş nice mutasavvıftan bu tür sözler sadır olmamıştır. Hallac'ı şeri çizgiye çekebilecek bir alime beyatlı bulunmaması, kendisini bu duruma düşürmüştür. Şahsi kanaatim; Hallac bu sözü ve devamında başına gelen idam'ı özellikle istemiştir. Resmen idamına kendi ayakları ile gitmek istemiştir...
Nisa okurunun profil resmi
Dediğiniz gibi daha yükseklere seyretmiş mutasavvıflar bu tür şeyler sergilememiş. Şöyle bi ayrıntı da var ki zaten o mutasavvıflar daha yükseklerde oldukları için bu tavırları sergilememişler. İlk başta arkadaşı bahsettiği gibi hallerde Sufi yükseldikçe, o haller onda makam halini alır. Makam halini alması, onların o halde daimi olmalarıdır. Yükseldikçe gönülleri genişler ve o makamı kaldıracak bir meziyete sahip olurlar. İşte kimisi de o halin sarhoşluğundan ne dediğini ne yaptığını bilmez. Tabiri caizse bünyesi kaldırmaz. Allah aşkı ona ağır gelir. Halacı Mansur da öyle olsa gerek..
Aygan H. okurunun profil resmi
Sırrı saklamaktan kastım da buydu zaten. Bu manevi haller geldiğinde asl olan gizlemektir ancak Hallac gibi bu hali üzerinde taşımakta zorlanıp bunu aşikar edenler de vardır. Bayezid-i Bîstâmî hazretleri de bu hak dostlarından biri.
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.