Gönderi

İktidarın temellendirilmesinde İslâm hukukçularının dayandıkları önemli delillerden birisi de şer'i hükümlerden olan farzların ayni ve kifâî olmak üzere ikili taksime tabi tutulmasıdır. Çünkü ayni farzlar, fert fert mükelleflerin yerine getirmesi istenen şeyler, kifâî farzlar ise toplumun yerine getirmesi istenen yükümlülüklerdir. Şâriin ancak bir kamu otoritesinin varlığıyla yerine getirilebilecek türden siyasi, iktisadi, kazãi vb. toplumsal ilişkilere (muamelât) dair ahkâmı vaz etmiş olması, bunları deruhte edecek siyasal iktidarı zorunlu kılmaktadır. Emanete riayet etmeyi, adaletle hükmetmeyi, hadleri ve cezaları uygulamayı emreden birçok ayettes şäriin, hitabı doğrudan topluma yönelttiği görülmektedir. Bu ve benzeri birçok nastan dini ikame etmek ve gerekliliklerini yerine getirmekle mükellef olanın Müslüman toplum olduğu anlaşılmaktadır. Cüveyni devlet başkanı için "Allah' m Müslümanlarım işlerini kendisine bağladığı kimse" ifadesini kullanir. Buna göre şâriin, emirlerini yerine getirmekle mükellef kıldığa müminler topluluğu bu emirlerin uygulanmasının kendisine bağlandığı siyasi iktidarı belirlemekle de mükellef kılınmış olmaktadır. Bu.. bir mükellefiyet olmanın yanında aynı zamanda bir haktır (yetkidir) Kendi kendisini yönetmesi imkânsız olduğu için toplum bunu, kendisi adına deruhte edecek bir kamu idaresi aracılığıyla gerçekleştirecektir. Nitekim fıkıh usulü älimleri bir vacibi tamama erdiren şeyin de vacip olduğunu ifade etmişlerdir. Bu sebeple Müslüman topluma niyâbeten kamu düzenini sağlayacak, bunun için ilgili ahkamı tatbik edecek yönetim kifâî hükümlerden sayılmaktadır."
Sayfa 35 - KlasikKitabı okudu
·
61 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.