Güvensizliğin, ihtirasın, korkunun yönettiği sıradan kişi, sürekli olarak, orada olmayan fakat kendisinin içine yansıttığı niteliklerle örtülü bir fantezi dünyasının (ille de farkında olmasi gerekmez) tuzağına düşer. Bu konuşmanın yapıldığı dönemde bu doğruydu; bugün, neredeyse herkes, içindeki görebilen, duyabilen, hissedebilen, tadabilen bu güçleri kullanmak yerine düşünceleriyle görmekte, duymakta, hissetmekte ve tatmaktayken bunun daha ne kadarı doğrudur?