Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
Sartre bu işi yapıyor!
Uzun bir ileti olacağa benziyor, siz okumadan ona göre önce belirtmek isterim.* İncelemeye önce kitaba aldığım notlar ile daha sonra kitabın içeriği ile başlayacak ve bağlayacağım. İnsan kendi özünü seçiyorsa en büyük şeyi başarabilmiş, varlığını gerçekleştirebilmiştir. Öyleyse Tanrı buna neden yasak koyar? Benim özüm, Tanrı'nın istediklerini yapmaktan geçiyorsa ben de Tanrılaşmış olmaz mıyım? Özümüzde Tanrılaşmış mı oluruz yoksa Tanrı'nın buyruklarını yerine getirmiş mi oluruz? Şayet Tanrı'nın buyruğunda isem Tanrı benim varoluşumu engelliyor, burada bir yaratım hatası yok mudur? Özgür seçimin olmadığı yer de ahlak yoktur. Öyleyse dinler neyin ahlakından bahsediyor? İnsandan önce hiçbir şey yoktu, insan oluştukça yargılar gelişti. Dolayısıyla benim özümle uymayan bir ahlak anlayışı zorla kabul edilen bir ahlak anlayışı yani ahlaksızlık olmaz mı? (Burada bahsettiğim ahlak seçme özgürlüğü başkalarının hayatına müdahale etmedendir. Gerçi bir yer de insanları bağlıyor ama bahsettiğim şey insanın başkasına zarar vermeyecek şekilde özünü bulmasıdır. Daha doğrusu seçmesi.) Özgür yaratılmadıysam nasıl özgür iradem olabilir? Sonunda cehennem olduğunu bilen hiçbir irade özgür değildir. İkinci bölüme gelene kadar kitabın üzerine bu türden birçok not aldım. Varoluşçuluk bana birçok dini öğretiyi aynı zamanda evrensel ahlak kuralları, özü sorgulattı. Varoluşçuluk felsefesi bazı filozoflara göre değişmesine rağmen ben Sartre'ın felsefesi üzerinde duracağım. Sartre, "Varoluş özden önce gelir," felsefesini savunan bir filozof. Tanrıtanımaz bir varoluşcu. (Zira varoluşçuluğun temelini dine dayandıran filozoflar da var ama benim çıkarımlarıma göre bu tamamen bir yaratım hatası olurdu.) Sartre, dobra bir dille evrensel ahlakı, dinleri, din adamlarını, varoluşçuluk üzerinden yaptıkları eleştiriler üzerinden eleştiriyor ve bunu da gayet ideal bir şekilde yazıya döküyor. İnsanın önce var olduğunu daha sonra özgür seçimleriyle beraber kendisini var ettiğini savunuyor. İnsan neyi seçmişse odur. İnsan özgür iradesi ile neye karar vermiş, kendisini nasıl oluşturmuş ise odur. Dahası değildir. İnsan özgür seçimleri kadar vardır. Bunu sayfa yetmiş iki de ki alıntı ile açıklamak istiyorum: "İnsan kendini bulmalı, özünü elde etmeli ve şuna da inanmalıdır: Hiçbir şey -Tanrı'nın varlığını gösteren en değerli kanıt(delil) dahi- kişiyi kendinden, benliğinden kurtaramaz. Varoluşçuluk bir çeşit iyimserliktir bu anlamda, bir çeşit eylem, alışma öğretisidir. Bundan ötürü, ancak kendi umutsuzluklarını bizimkiyle karıştıran karaçalıcılar, kötü niyetli Hıristiyanlar 'umutsuz' damgasını basabilirler alnımıza!"* Dolayısıyla bana Tanrı kavramını ve özgür iradeyi aynı zamanda birçok şeyi sorgulatan bir kitap oldu. Ataerkil bir toplumda büyümüş bir kadın olarak özüme ulaşamayan ve birey olma kimliği kazanamamış dolayısıyla hiç var olmamış bir kadın olduğumun gerçeğini yüzüme tokat gibi vurdu. Yazdığım nottaki gibi, şayet sonunda ödül ve ceza olan hiçbir irade özgür değildir. Sartre bunu satırlara çok güzel dökmüş. Tanrıtanımaz bir varoluşçu felsefesini kitapta çok bariz görüyoruz. Zaten insan özüne ulaşamadığından yaratımı hatalıdır. Kitabın birçok alıntısı da hoşuma gitti. "İnsan başkalarını seçerken kendisini de seçer."* alıntısı çok bariz bir özgür irade vurgusuydu. Kısacası kitaptan bir sürü alıntı yapacağım. Varoluşçuluk felsefesine başlamak isteyen herhangi biri için oldukça ideal ve akıcı. İyi okumalar şimdiden okuyacaklara!
Varoluşçuluk
VaroluşçulukJean-Paul Sartre · Say Yayınları · 20193,172 okunma
·
71 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.