Bu kitap uzun zamandır rafımda okunmayı bekliyordu. Yeni bitirdiğim tarih kitabından sonra araya bir roman sıkıştırmak istediğimde elimin gittiği bir kitap oldu. Roman diyorum ancak içerisinde tarihi bir gerçekliği de barındırıyor aslında. Bu da konuya iyice kendimi kaptırmama sebep oldu. Tarihi gerçeklikten kastım kitabın olay örüntüsünün Fransız Devrimi’nin yaşandığı dönemde iki şehir olan Londra ve Paris’te geçmesi. Devrim öncesi bir tarafta; ezilen, aşağılanan, açlık ile sınan, en temel insani ihtiyaçlarını dahi gideremeyen halk, bir tarafta ise; sıcak çikolatasını içmek için dahi dört tane uşağa ihtiyaç duyan soylular. Devrimden sonra ezilen halkın gücü ele geçtirdikten sonra ezen taraf olması açısından gücün insan topluluklarını yozlaştırması bakımından anlamlı mesajlar içeriyor.
Okurken sürekli önceki sayfalara dönüp detaylara bakma isteği uyandırdı çünkü 200 sayfa önce verilen bir detay 200 sayfa sonra tekrar kilit bir noktada karşımıza çıkıyor. Ters köşelerle dolu muhteşem bir eser.
Bir konuya daha değinmek istiyorum ki şarap fıçısı devrilme betimlemesi hayran olunası cinstendi.