“-Birincisi, sen kadınsın, ben erkek. İkincisi, sen karısın, ben koca.
-Ee, üçüncüsü?
- Üçüncüsü ben hâkimim, sen mahkûm.
-Tuhaf şey!
-Darılma... Bugünkü kanunun gereği bu.
- Bugünün kanunu kadınlara evlilik hakkından başka hiçbir şey sağlamıyor mu?
-Sağlıyor. Bazı göz boyayacak şeyler. Deyimimi hoş gör; yularınız daima erkeklerin elindedir.
- İstesem sizin bu hâkimiyetinizden kurtulamaz mıyım?
-Kurtulursun. Fakat seni ben bıraksam babanın idaresine girersin. Baban olmasa erkek kardeşinin buyruğu altında kalırsın. Kucağında büyüttüğün oğlunun bile yönetimi altındasın.
-Bizim de İslam hukukuna göre birçok hakkımız olduğunu söylüyorlar.
-Söylesinler. Size karşı erkeklerin sahip olduğu bir hakkı söyleyeyim... Artık öte tarafı karşılaştır.
-Nedir?
-Sen nikâhım altındayken üzerine istediğim kadar evlenebilirim. Fakat aramızdaki İslam hukukunun verdiği bağ varken sen başka bir erkeğe varabilir misin?
-Peki, peki... Anladım ki biz kadınlar erkeklere karşı mahkûmuz.”