Zaten bir yerde kötülük varsa orada herkes biraz suçludur.Kandırılmanın anatomisi diyebileceğimiz bir kitap. Yani özgürlük sadece demokrasinin varlığı ile olmuyormuş, onu kullanabilmek önemli olanmış hissini veriyor kitap. Aslında hepimizin aşina olduğu hayal edilen bir ülkede yaşanan olayları anlatırken, politik ve kişisel ihtiraslar ile topluma ve doğaya zarar vermenin sonuçlarını da çarpıcı bir biçimde gösteriyor.
Hayvanlara ve doğanın yok edilmesine karşı insanlar ses çıkarmasa bile doğa kazanıyor. Romanı okurken sevinçlerin, hüzünlerin, hayvan ve doğa sevgisinin, bazen huzurun, endişenin ve insana dair diğer birçok duygunun içine giriyorsunuz.
Livaneli, romanda anlatmak istediklerini doğrudan değil, sembollerle somutlaştırarak vermiş. Simgelerin gerçek hayattaki karşılıklarını bulduğumuzda, karşımıza tek bir ülke veya kişi yerine evrensel gerçekler çıkıyor. Her şeyden önce doğayla savaşmanın, doğal dengeleri bozmanın insanın kendini yok etmesi anlamına geldiğini görüyoruz.
Hikâyenin genelinde Livaneli karşımıza kötülük kavramını sık sık çıkarıyor. İnsanın doğasında bulunan iyi ve kötü savaşına güzel bir örnek okuyoruz. Karakterler kötülüğün nedenlerini aralarında uzun uzun tartışıyor ama kötülüğün adım adım kazanışını önleyemiyorlar. Kitaptaki “Aynı denizde, aynı çevre koşullarında yaşayan köpekbalıklarının kötü, yunusların iyi olmasını neyle açıklayabilirdik? Aslında köpekbalığı neye göre kötü, yunus neye göre iyiydi? Belki de iyilik ve kötülük diye bir şey yoktu’’ satırları oldukça çarpıcı.
Bunların ötesinde roman bireyin kendine yabancılaşmasını anlatan bir metin olarak da görülebilir. Ben okurken birçok yerinde duraksayıp insanlık hakkında düşündüm hatta bazı yerlerinde insan olmaktan utandım. Yavaşça yapıldığı için tehlikeli olduğunu fark etmediğimiz, kanıksadığımız başka neler olabilir diye bulmaya çalıştım. Özgürlük kavramı coğrafyaya veya döneme göre değişkenlik göstermemelidir. Ancak toplumların siyasal yönetimini üstlenen politikacılar özgürlük kavramını hukuksal açıdan olmasa da pratikte değiştirebilirler. Bizi diğer varlıklardan ayıran en önemli özellik muhakeme yeteneğimiz ve düşünce özgürlüğümüzdür. Bunu elimizden almalarına izin veriyor olabilir miyiz?
Bu kitap son olarak bana şu soruyu sordurdu: Bizler kirli zihniyetlerin cehenneme çevirdiği dünyamızda hangi kurtarıcılara ümit bağlıyoruz? Son Ada’da kazananlar boyun eğen insan soyu değil, haklı mücadelelerinden asla vazgeçmeyen ve başkaldıran martılar oldu.