Gönderi

EPİLOG
Freud’tan sonra yapıtlarını izleme olanağı bulduğum araştırmacılardan Alfred Adler’i zihnimdeki işaretlerinden en önemlisine yanıt getirebildiği için derhal benimsemişimdir. Adler, doğuştan var olan bir “toplumsal ilgi”den söz ederek, insanı yalnız kendisine değil, başkalarına da yararlı olabilecek amaçlar geliştirme eğiliminde olan bir varlık olarak tanımlar. Yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Adler’den bu yana insandaki olumlu duygular üzerine yazılanların sayısı saldırganlık üzerine yazılanlara oranla o denli azdır ki. Üstelik Freud’un insanı yaşamı boyunca yineleyen davranışlar gösteren bir varlık olarak tanımlamış olmasına karşılık Adler, insanı içinde bulunduğu koşullara göre iyi ya da kötü olabilen, seçici ve yaratıcı bir varlık olarak algılar. Ama Adler’in, insanda yıkıcı eğilimlerin varlığını görmezden gelerek kendi kuramı içerisinde önemli bir boşluk bırakmış olduğuna bugün de inanıyorum. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıkan insancı (hümanist) ekollerin bu konuda daha da ileriye giderek insanı ancak engellendiğinde saldırgan olabilen bir varlık olarak tanıtma çabasına girişmelerini her zaman tek yanlı bulmuşumdur. İnsanı salt çevre-birey etkileşiminin ürünü olarak ele alan ve doğuştan gelen eğilimleri tümden yadsıyan davranışçı ekolleri zaten başından beri benimseyemedim.
Sayfa 176 - Epilog: Son sözKitabı okudu
·
21 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.