Gönderi

Adımları hiç duyulmuyordu Ağır siyah ipekli elbisesi köpük gibi beyaz dolgun boynuyla geniş omuzlarını tatlı tatlı sarıyordu. Yumuşak bir hareketle kendını koltuğa bıraktı. Yirmi iki yaşındaydı, yüzü de ancak o kadar gösteriyordu. Teni duru beyazdı, yanaklarına, yu karı doğru solgun bir pembelik yayılmıştı. Yüzü ablakça, alt çenesı biraz çıkıktı. Üst dudağı ince, iki kat kalın olan alt du dağı hafif şişkin gibiydi. Fakat olağanüstü güzel, son derece gür koyu kumral saçları, koyu samur kaşları, uzun kirpik li nefis kurşuni mavi gözleri en kayıtsız, dalgın bır adamın bile yolda, gezintide, kalabalıkta dikkatini çekerdi; bu yüzü gören olduğu yerde kala kalır, onu uzun süre unutamazdı. Alyoşa'yı en çok bu yüzdeki çocukça, saf ifade etkilemişti. Bakışları çocukçaydı, sevinmesinde bile çocukça bir hal var dı. O anda masaya yaklaşırken de üstünde bu sevinçli hal vardı. Hep o çocuksu sabırsızlıkla, saf bir merakla bir şeyler bekliyormuş gibi yaklaştı. Bakışı insanda neşe uyandırıyor du. Alyoşa bunu o anda hissetti. Bu kadında başka, ifade edemeyeceği ya da kendi kendine açıklayamayacağı, ama bilinçsizce hissettiği bir şey vardı: Bu, vücut hareketlerindeki yumuşaklık, tatlılık, kedilere özgü sessizlik olmalıydı.
Sayfa 194 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
·
18 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.