Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bütüne odaklanan felsefi izleklerin yerini post modern veya post yapısalcı söylemsel düşünceler alırken, bütünsel hakikate karşı, tekil deneyimlerin veya tikel öznelliğin alanının geniş alanına alan açılmıştı. Ta Soren Kierkegaard’dan başlayan varoluşçu felsefe, Sartre, Heidderger, Camus vb filozofları derinden etkiledi. Deleuze, Foucault gibi düşünürler de tikelliklere izleklerini dayanak olarak öne sürdüler. Hatta Felix Gauttari- sözce marxist- ve bir anlamda Negri ve marxizm kılığına girmiş olan birçok filozof tikel hakikatleri Nietzschevari etkilenimlerle gelenek haline getirdiler. Bugün tastamam öznelliğin deneyim sahasındayız. Yukarıdaki düşünürler bir şeyi unutmuştu- 1960’larda Guy Debord uyarmasına rağmen- öznelliğin alanı ile tikel hakikat arasındaki fark ve tekrar bir yana, öznelliğin göstergesel bir dil ifadesi olmasının ötesinde bir taklit deneyime saplanmıştır. Öznenin deneyimi, deneyimlerin tekil hakikatini ifade etmek yerine, egemen sınıfın hamiliğini yapmaktadır. Bütünsel felsefe, aksak yönlerine rağmen yine de daha değerli taşları eteğinde taşır. Nihayetinde aptalların öznel deneyimleri gerçeğin hakikatini işaret ettiğini düşünse de şafakta bekleyen duvar engeliyle karşılaşır.
·
264 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.