“ Benim gözümün nuru !
Gönlümün Efendisi !
Gecemin Işığı Efendim !
Ciğerim kanıyor , sanma ki yarasından ,
Aylardır öksüzüm , Fikriye derken can veren sesinden,
Döktüm ayaklarına ne kaldıysa geriye Fikriye’den
Gel kurtar demeye kalmadı güç , çektiğim bu çileden .
Çok mu gördün kuluna iki satır yazmayı ?
İsterdi bu kırık gönül seni bir fırçayla resmetmeyi ,
Tek arzumdur ölürken seni bir kerecik görmeyi ,
Nasip eder mi Tanrı bilinmez , kollarında ölmeyi .
Eylemem feryat , şikayetçi ise hiç değilim.
Gerçek dünyaya gidince bilinsin ki orada da seninim .
Cennette de olsam , her gece duanı beklerim .
Yattığım yer ışıkla dolsa da ayaklarına yüz sürmeyi tercih ederim .
Gel bir damla ümit ver , gitmeden önce dönüşü olmayan yere ,
Görenler sanır ki hastayım , değil , kulun divane .
Süzgün gözlerim görmez oldu , kan kusuyor garibin .
Sevdi gönül neylesin , gözleri açık gidecek cennete . “
Fikriye ( 28 Ağustos 1922 )