Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnsan Evriminde Dilin Doğuşu
“Ses diyorum, kelime diyemem, çünkü konuşmalar asıl olarak seslerden ibaretti. Sıfat veya zarflarla değiştirilebilecek sabit değerleri yoktu. Bunlar henüz keşfedilmemiş konuşma araçlarıydı. Sıfat ve zarfların kullanımıyla isim veya fiilleri nitelemek yerine, sesleri tonlama yoluyla, nicelik ve tizliği değiştirerek, yavaşlayarak veya hızlanarak niteliyorduk. Belirli bir sesi çıkarırken harcadığımız süre, sesin anlamını değiştirebiliyordu. Fiil çekimi yoktu. Zamanı bağlamdan çıkarabiliyordunuz. Yalnızca somut şeylerden konuşuyorduk, çünkü yalnızca somut şeyler düşünüyorduk. Ayrıca, iletişimimizin çoğunu pantomim yaparak da sağlıyorduk. En basit soyut düşünceyi bile aklımızdan geçirmemiz mümkün değildi. Böylesi bir düşünce aklımıza gelse bile, bunu başkalarına aktarmamız imkansızdı. Soyut düşünceler için tanımlanmış sesler yoktu. Biri soyut bir düşünceyi anlatmaya kalkıştığında, kelime dağarcığının sınırlarını zorlaması şarttı. Bunun için yeni sesler uydursa bile, arkadaşlarının bunu anlamasına imkan yoktu. Bu noktada pantomime başvurması; düşünceyi mümkün olduğunca resmetmeye çalışırken, bir yandan da bu yeni sesi tekrarlaması gerekiyordu. Böylelikle dil gelişti.”
Sayfa 32
·
37 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.