Bener Aç, işsiz, bir yandan da edebiyata meraklı bir öksüz olan Musa'nın 1928 İstanbulu'nda başından geçenler konu edilmektedir. İlk sayfada söylendiğinden yola çıkarak, bu romanın Knut Hamsun'un yine aynı isimli romanından esinlenerek yazıldığı düşünülebilir. Ben Hamsun'unkini okurken epey sıkılmıştım ve bireysel açlık gibi sıradan bir ezikliğin neden konu edilip bu kadar da ünlü bir roman ve yazar sonucuna geldiğini anlayamadım. Dinamo'nunkini okurken de kitabın ilk yarısı aynı sıradan yavan bireysel açlık deneyimleriyle geçti. Romanın ikinci yarısından itibaren Casanova veya Valentinovari maceraları ilginç ve renkli olduğu için hızla aktı. Toplumsal sorunları haklı olarak dert edinen değerli şair/yazarlarımızdan Dinamo'nun bir bakıma kendi yaşamını bir ölçüde yansıtan bireysel açlık hikâyesini niçin toplumsal bağlantılarını konu etmeden ele aldığını da pek anlamadım. Herhalde Hamsun'dan çok etkilenmiş olmalı.