MİHAİL BAKUNİN
Devlet, artık kendini Monarşi değil, Cumhuriyet olarale ad
landıracaktır; ama yine de Devlet -yani, o büyük, iflah olmaz ve
korkunç çocuğu, halkı, gözetlernek ve yönetmek üzere becerikli
küçük bir insan grubu tarafından, gerçek deha ve yetenek sahibi
insanlar tarafından, resmen ve düzenli bir biçimde oluşturulmuş
bir vesayet rejimi- devletliğini yapacaktır. Okulun profesörleri
ve Devletin yetkilileri, kendilerini Cumhuriyetçiler olarak adlan
dıracaklardır; ama bunlar yine vasiler, çobanlar olmaya devarn
edeceklerdir; ve halk, ezelden beri ne idiyse o olarak, yani sürü
olarak, kalacaktır. Bu arada koyun kırkıcılara da dikkat etmek ge
rekecektir; çünkü nerede bir sürü varsa, orada, mecburen , görev
leri o sürüyü kırkmak ve boğaziamak olan çobanlar da olacaktır.
Bu sistemde halk, sürekli olarak, bir çömez, bir öğrenci ola
rak kalacak ve kendisine ait olmayan düşüncelerin , istekterin ve
nihayet çıkarların aracı olmaya devarn edecektir. Bu durum ile
bizim özgürlük olarak adlandırdığımız -ve aslında tek gerçek
özgürlük olan- durum arasındaki fark ancak uçurum sözcüğüy
le tanımlanabilir. Bu durumda, eski baskı ve eski kölelik, yeni
biçimler altında varlığını sürdürmeye devam eder. Ve köleliğin
olduğu yerde, yalnızca sefaJet ve zulüm değil, hem ayncalıklı sı
nıflar hem de kitleler arasında hüküm süren , gerçek bir toplumsal
materyalizm de ortaya çıkar.