Gönderi

1960-1975 YILLARI ARASI 1960'ta ilk ihtilal. Türkçülerde yine ümit ve hareketlenme var. İhtilalin içinde yer alan Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının tasfiyesine rağmen ümitler kırılmamış. Türk milliyetçileri siyasete giriyor. Atsız ve Türkçüler, Türkeş'in arkasında. 1970'ler, soğuk savaşın en şiddetli rüzgârlarının estiği yıllar. Ülkücüler Türklüğün son kalesinin düşmemesi için can veriyor. Hareketin fikrî önderi Atsız 1970'lerde Ötüken dergisi ile baş başadır. Kalemini bir kılıç gibi kullanmakta, bölücülere ve siyasi İslamcılara karşı, olabilecek en açık ve şiddetli bir üslupla yöneticileri ve milleti uyarmaya çalışmaktadır. Uyarılarının ve görüşlerinin isabeti yıllar sonra daha geniş kitlelerce anlaşılacak; savunduğu Türk ve Turan ülküsünün büyüsü geniş bir gençlik kitlesini tesir sahası içine alacak ve 1970'lerin yalnız Atsız'ı, 2000'den sonra milyonların Atsız Ata'sı hâline gelecektir. Şimdi ayrıntılara geçebiliriz. 1960 yılına girilirken Atsız'ın Süleymaniye Kütüphanesi'ndeki görevi devam etmektedir. Üzerinde bir dava da bulunmaktadır. Büyük Doğu'da tefrika edilen hatıraları dolayısıyla Falih Rıfkı'nın açtığı hakaret davası. 13 Ocak 1960'ta İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde davanın ilk duruşması yapılır. 27 Mayıs 1960: İhtilal: Türkiye 1960 yılına şiddetli siyasi tartışmalar ve sokak gösterileriyle girmiştir. Bazı gazeteler sansürleniyor ve beyaz sayfalarla çıkıyordu. Ana muhalefet partisi lideri İsmet İnönü'nün 02 Nisan'da Kayseri'ye, 27 Nisan'da Uşak'a girişi engellenmeye çalışılmış, Uşak'ta taşlı saldırıya uğrayan İnönü başından yaralanmıştı. Demokrat Parti, basının ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin halkı ve orduyu ihtilale kışkırttığını ileri sürerek muhalefetin ve basının faaliyetlerini tahkik etmek üzere 18 Nisan 1960 tarihinde, TBMM'de Ahmet Hamdi Sancar başkanlığında 15 iktidar milletvekilinden oluşan bir Tahkikat Encümeni kurar. 27 Nisan'da da encümene, gazete ve matbaaları kapatmak, toplantı ve gösteriler hakkında her türlü tedbiri almak gibi olağanüstü yetkiler verilir. 27 Nisan günü TBMM'de Tahkikat Encümeni aleyhinde bir konuşma yapan İnönü'ye Meclis, 12 oturum toplantılara katılmama cezası verir. 28-30 Nisan 1960'ta İstanbul Üniversitesi'nde ve Beyazıt Meydanı'nda, 29 Nisan'da Ankara Üniversitesi Hukuk ve Siyasal Bilgiler fakültelerinde öğrenci olayları çıkar, öğrenci ile polis çatışır; İstanbul'da iki öğrenci ölür, Ankara'da ise yaralananlar olur. Bunun üzerine iki şehirde de sıkıyönetim ilan edilir ve İstanbul'da gece sokağa çıkma yasağı konur. 05 Mayıs'ta Demokrat Parti mitingi için Kızılay'a gelen Başbakan Adnan Menderes bir anda kendini protestocu öğrenciler arasında bulur, öğrencilerden biri başbakanın yakasına yapışır. Öte yandan Türk Silahlı Kuvvetleri içinde, kuruluşu 1954'e kadar uzanan bir cunta vardı. Yıllar içinde cuntaya birçok subay dâhil olmuştu. Olayların şiddetlenmesi üzerine bu cuntanın öncülüğünde Türk Silahlı Kuvvetleri 27 Mayıs 1960'ta idareye el koydu. 27 Mayıs sabahı, saat 04.36'da Türkiye Radyoları'ndan ihtilal bildirisini Kurmay Albay Alparslan Türkeş okudu: "Sevgili vatandaşlar! Dün gece yarısından itibaren, bütün Türkiye'de, deniz, hava, kara, Türk Silahlı Kuvvetleri el ele vererek, memleketin idaresini ele almıştır. Bu hareket, Silahlı Kuvvetlerimizin müşterek iş birliği sayesinde kansız başarılmıştır. Sevgili vatandaşlarımızın sükûn içinde bulunmalarını ve resmî sıfatı ne olursa olsun hiç kimsenin sokağa çıkmamalarını rica ederiz." Böylece Türkiye, 27 Mayıs 1960 tarihinde, Orgeneral Cemal Gürsel başkanlığında 38 kişiden oluşan Millî Birlik Komitesi'nin yönetimine geçti. Komite içinde yüzbaşıdan generale kadar her rütbeden subay vardı. Kurmay Albay Alparslan Türkeş de komitede idi ve Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlenmişti. 29 Mayıs 1960'ta hükümet kurulmuş, Devlet Başkanı olan Cemal Gürsel, Başbakanlık ve Milli Savunma Bakanlığı görevlerini de üstlenmişti. Komitenin de başkanı olan Gürsel'in bütün bu görevlere yetişmesi zordu. Dolayısıyla Türkeş'in yüklendiği Başbakanlık Müsteşarlığı, fiilen başbakanlık anlamına geliyordu. Alparslan Türkeş, Kuleli Askerî Lisesi'nde okuduğu 1930'lu yılların ortalarından beri Atsız'la tanışıyordu. Onunla mektuplaşıyor, İstanbul'a geldikçe de görüşüyordu. Yağmur Atsız, "Alparslan Türkeş, Maltepe'deki evimize ilk devam etmeğe başladığı adamakıllı gençlik yıllarından bu yana beni çok severdi." demektedir (2005: 53). Atsız'la mektuplaşmalarından dolayı 1944 olaylarında Türkeş de tutuklanmış, yargılanmış ve 9 ay 10 gün hapse mahkûm edilmişti. Askerî Yargıtay'ın kararı bozmasından ve beraat ettikten sonra Türkeş orduya dönmüş, kurmay albaylığa kadar yükselmişti. Atsız'la, Nejdet Sançar'la ve diğer bazı Türkçülerle dostlukları devam ediyordu. 1950-1951 yıllarında çıkan Türkçü Orkun dergisinde de Kazganoğlu imzasıyla yazıları çıkmıştı. Türkeş'in komite içinde yer alması, hatta başrollerde bulunması işte bu sebeplerle Atsız ve Türkçü çevreler tarafından sevinçle karşılanmıştı. Üstelik komitede, Türkeş'e bağlı başka milliyetçi subaylar da vardı: Kurmay Binbaşı Dündar Taşer, Deniz Kıdemli Yüzbaşı Rıfat Baykal, Kurmay Yüzbaşı Muzaffer Özdağ, Kurmay Yüzbaşı Numan Esin, Jandarma Yüzbaşı Ahmet Er. Numan Esin ayrıca, Atsız'ın Maltepe'deki evinin de müdavimlerindendi. 27 Mayıs Hareketinin İlk Aylarında Atsız: 27 Mayıs hareketi içinde Türkeş'in bulunmasını Atsız nasıl karşılamıştı? Sorunun cevabı Atsız'ın öğrencisi Erk Yurtsever'in telefon konuşmasında bulunuyor: İhtilal yapılmış, Türkeş, Türkiye Radyoları'ndan ihtilal bildirisini okumuştur. Sokağa çıkma yasağı vardır. Yurtsever anlatıyor: "Hava karardıktan sonra telefonlu komşuma kadar, kimseye görünmeden gidiyorum. Aslında dışarıda kimse yok ki beni görsün. Telefon kadranındaki rakkamları çeviriyorum, öbür uçtan Atsız'ın sesini duyar duymaz:" "-Hocam ben Erk. Sizi tebrik için arıyorum." "-Sağol. Nasılsın?" "-İyiyim. Bak Hocam ne yazdım." "Henüz mürekkebi kurumamış manzûmeyi okuyorum ve cevabını beklemeden soruyorum:" "-Hocam, şimdi ne yapacağız. Türkeş Beğ için ne düşünüyorsunuz?" "El-cevâb:" "-Artık bayraktar o." (Yurtsever 2000: 95). 1960 yazında Atsız'ın "memleket idaresiyle ve tatbikî meselelerle yakından ilgilenmeye" başladığını Deliorman'ın hatıralarından öğreniyoruz. "O yaz sonuna doğru Atsız'ın evinde hemen her hafta, tatil günleri toplanır olmuştuk. Bazen konuşmaların sonunu alamıyor, akşam yemeğini de birlikte yiyorduk. Hep 'memleketi kurtarmakla, Atsız'ın deyimiyle de 'dünyaya nizam vermekle meşguldük." Türkeş'in fikriyle Millî Birlik Komitesi'nde gündeme gelen "hekimliğin sosyalizasyonu" meselesi Atsız'ın evinde de konuşuluyor, o sıralarda İngiltere'den yeni dönmüş bulunan Orhan Şaik Gökyay, "İngiltere'de hekimliğin sosyalizasyonu hakkında bildiklerini, gördüklerini" anlatıyordu. İngiltere'deki “modelin, Türkiye'nin millî bünyesine uydurularak tatbiki pekâlâ mümkün olabilir.” düşüncesi dile getiriliyordu. Atsız, Ankara'daki haberleri genellikle kardeşi Nejdet Sançar'dan alıyordu. Hatta 1960 yazında Atsız, Ankara'ya da gitmişti. “İstanbul'dan, evinden, düzenli hayatından pek ayrılmayan Atsız için bu önemli' veya 'büyük' bir seyahat sayılabilirdi (Deliorman 2000: 134-139). Atsız'ın Ankara'ya hangi ay gittiğini bilmiyoruz. Ancak 1960 yazı başında Nejdet ve Reşide Sançar'la oğulları Afşın'ın İstanbul'a gelip Atsız'da kaldıklarını biliyoruz: "Böylece yazı ettik. Ve siz Almanya gezisine çıkamayınca, yazı geçirmek üzere İstanbul'a, Atsız Amcanlara gittik. Maltepe'de sakin, dinlendirici ve istifadeli bir yaz geçirdik. Hemen her gün Maltepe plâjına gidiyorduk... Ve yazın son sabahlarından birinde motörlü tirenle Haydarpaşa'dan Ankara'ya hareket ettik." O yaz Atsız ve Sançar ailesi, Nihat Sami Banarlı'nın daveti üzerine Yahya Kemal Enstitüsü'nü de ziyaret ederler (Sançar 1963: 36-37). Sançar ailesi 27 Mayıs hareketi dolayısıyla Almanya'ya gidememiştir. Buna göre Atsız'ın yanına Haziran ayında gittiklerini düşünebiliriz.
·
113 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.