Gönderi

“Güçlü olan hayatta kalır" ifadesi, hayatta kalanların etik olarak bir anlamda en güçlü olduklarını ve evrimin izlediği bu eleme yolunun, sonraki tipin öncekinden daha iyi olduğunu kanıtladığı yönünde bir inanışa yol açtığı görülmektedir. Bu temele dayanılarak bir güce tapınma temeli kolayca kurulmakta ve medeniyet yoluyla kavgaların azaltılması küçümsenir hale gelmektedir. Savaşta en fazla başarıyı getiren şeyin en fazla takdir edilecek şey olduğu ve savaşta bir faydası olmayanın ise değersiz olduğu düşünülmektedir. Bu tip bir bakış açısı tamamen mantıksal bir temelden yoksundur. Gördüğümüz üzere doğanın izlediği yolun neyin iyi veya kötü olduğuna karar vermekle bir ilgisi yoktur. A priori olarak, evrimin kötüden daha kötüye gitmesi gerektiği, iyiden daha iyiye gitmesi gerektiği kadar olası olurdu. Bu görüşü makul kılan şey, evrim basamaklarının daha aşağısındaki hayvanların daha yüksek basamaklardakilerden önce var oldukları ve insanlar arasında uygarlaşmış ırkların uygarlaşmamış olanları yendikleri ve sıklıkla onları yok ettikleri gerçeğidir. Fakat evrimin yüksek basamağındaki hayvanların aşağıdakilere, yok edenlerin yok edilenlere etik olarak tercih edilmesi, evrime dayalı olmayıp bağımsız bir şekilde varlığını sürdürmekte ve evrim süreciyle ilgili yargılarımıza biz farkında olmadan müdahale etmektedir. Eğer evrimci etik geçerli olsaydı, var olan her şeyin böylelikle en iyi olduğu ispatlanmış olacağından, evrimin hangi yolu izleyeceğine de tamamen ilgisiz kalmak zorunda olurduk. Fakat olur da zencilerin ya da Çinlilerin, Avrupalıları yerinden edebilecekleri ortaya çıksaydı, evrime karşı hayranlığa son vermemiz gerekirdi çünkü aslına bakılırsa bizim Avrupalıları zencilere yeğlememiz Avrupa'nın elinde makineli tüfeğiyle sahip olduğu büyük yiğitlikten tamamen bağımsızdır.
·
42 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.