Günde kaç defa "Padişahım çok yaşa!" diye barbar bağırdığımız devrin Padişahı Sultan Abdülhamid II. gözümüzden yavaş yavaş düşüyordu. Tıbbiye’deki genç ve aydın hürriyet taraftarlarının sürgünlere gönderilip ocaklarına incir dikildiğini duydukça âdeta feveran ediyorduk. Bir gün bizim de başımıza böyle bir şey gelebilirdi. Devlet idaresinin iyi işlemediğini, suistimallerin alıp yürüdüğünü, memurların ve subayların maaşlarını alamadıklarını, buna mukabil saraya mensup sırmalı hafiyelerle tevabilerine maaşlarından başka keseler dolusu altın verildiğini haber aldıkça, Sultan Hamid’e esasen pek de kuvvetli olmayan güvenimiz büsbütün sarsılıyordu.
Sayfa 32 - İnkılap ve Aka kitabevleri