Gönderi

neden bir Brahman olarak, neden bir çileci olarak ben’le savaşından sonuç alamadığını şimdi seziyordu Siddhartha. pek çok bilgi, pek çok kutsal dize, pek çok sungu kuralı, pek çok oruç, pek çok eylem ve çaba başarıya ulaşmasını önlemişti. kibirden hiçbir şey görememişti gözü, her zaman herkesten akıllı, herkesten gayretli biri, her zaman herkesten bir adım ileride, her zaman bilen, her zaman ruhani biri, her zaman bir rahip ya da bir bilge olmuştu. ben’i işte bu rahipliğin, bu kibrin, bu ruhaniliğin içine girip sinmiş, burada bir güzel yuvalanmış, burada palazlanıp büyümüş, oysa kendisi oruç tutarak, çile çekerek bu ben’i öldürdüğünü sanmıştı. şimdi bunu görüyor, hiçbir öğretmenin kendisini esenliğe kavuşturamayacağını söyleyen gizli sesin haklı olduğunu görüyordu. içindeki rahibin, içindeki samananın ölmesi için dünyaya açılması gerekmişti, zevk ve güç, kadın ve para peşinde koşarak kendini yitirmesi, bir tacir, bir kumarbaz, bir ayyaş ve açgözlü biri olması gerekmişti. derken bu zevkperest Siddhartha’nın, bu açgözlü Siddhartha’nın da ölebilmesi için daha sonra bu berbat yılları göğüslemesi, bu iğrençliğe, kof ve yitik bir yaşamın bu boşluk ve anlamsızlığına sonuna kadar, acı bir umarsızlığa gelip dayanıncaya kadar katlanması gerekmişti. ve zevkperest, açgözlü Siddhartha ölmüş, yeni bir Siddhartha uykudan uyanıp gözlerini açmıştı. bu Siddhartha da günün birinde yaşlanacak, o da günün birinde ölüp gidecekti, ölümlüydü Siddhartha, tüm nesneler ölümlüydü. ama bugün gençti henüz, bir çocuktu bu yeni Siddhartha ve yüreği sevinçle dolup taşıyordu.
Sayfa 100Kitabı okudu
·
198 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.