Gönderi

12 Eylül'den bu yana kalın çizgilerle çizilmiş sınırların da kısa bir süre için silindiği andı Gezi. Yıllardır ayrı kompartımanlarda seyahat eden, birbirini yalnızca medyadaki görüntülerinden tanıyan insanların karşılaştığı an. Şehrin eski ve yeni sakinlerinin, orta sınıftan gençlerle işçi mahallelerinden gelenlerin, özel sitelerde büyümüş olanlarla mimli mahallelere hapsedilmiş olanların birbirini gördüğü an. Takma bacağıyla yürüyen bir "Güneydoğu gazisi"nin, ona düşmanı olarak belletilen Kürtlerle karşılaştığı an. Hayatına karışılmasını istemeyen özgürlükçü gencin, bu muamelenin bazı insanlara, üstelik cumhuriyetin başından bu yana çok daha ağır bir biçimde yapıldığını farkettiği an. Devlet şiddetiyle yeni tanışanların, bu şiddete çok daha önce, çok daha ağır biçimde maruz kalanlarla karşılaştığı an. Üzerinde mücadele edilen parkın bir zamanlar Ermeni mezarlığı olduğunun öğrenildiği an. Polis kurşunlarının neden hep Alevi gençlere isabet ettiği sorusunun sorulduğu an. Cumhuriyetin elden gittiğini düşünenlerin, o cumhuriyetin suçlu bir cumhuriyet olduğunu farkettiği an. Belki boğucu, yine de korunaklı evlerinden gelenlerin, Gezi'nin evsizleriyle, sokak çocuklarıyla karşılaştığı an. Gezi'nin en öfkeli, en küfürbaz, en delikanlı gruplarının feminist kadınlarla, LGBT'lerle karşılaştığı an. İmkânların dünyasıyla yokluğunki, neşeyle öfke arasında yeniden temas kurabileceği umudunun yeşerdiği an. İkili karşıtlıklar üzerine kurulu iktidar aksının yerini, çoğul bir dayanışma ağına, gerilime dayanıklı bir politik zemine bıraktığı an.
Sayfa 103 - Fatih Harbiye, Son DurakKitabı okudu
··
555 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.