Gönderi

Atsız ve Mustafa Kayabek Mahkûm Oluyor: "Konuşmalar" yazısı dolayısıyla yıllardan beri devam eden dava da 05 Temmuz 1972'de İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde sonuçlanmış ve mahkeme oy çokluğuyla eski kararında ısrar etmiştir. Karar, Nihal Atsız ve Mustafa Kayabek'in 15 aya mahkûm olmasıdır. Avukat Enver Yakuboğlu tarafından bu karar da temyiz edilmiştir (Ötüken Ağustos 1972: 14). Mahkûmiyet haberini veren 07.07.1972 tarihli Milliyet gazetesi, "1967 yılından beri devam eden davanın son duruşmasını her zaman olduğu gibi, Nihal Atsız'ın öğrencilerinden kalabalık bir kütle izlemiştir.” diyor (Akgöz 2016: 231). Reis Fehim Çağıl ile hâkimler Avni Erkunt ve Hurşit Saydam'dan oluşan İstanbul Basın Toplu Asliye Ceza Mahkemesi heyeti kararının son cümleleri şöyledir: "Bu itibarla sanıkların hareketlerine uyan Türk C.K.nun 142/3. madde ve fıkrası gereğince birer yıl hapislerine, aynı kanunun 6. fıkrası uyarınca basın yoluyla işlendiği nazara alınarak ceza yarı nispetinde artırılarak birer yıl altışar ay süre ile hapis cezası ile tecziyelerine... sanıkların suçlarını kabul ve ikrar eylemeleri ve bu yola matuf savunma tarzları ve ilk defa böyle bir suç işlemeleri hali... indirici sebep kabulüyle 59. madde ile bu cezaların altıya bir indirilerek neticeten her iki sanık Nihal Atsız ve Mustafa Kayabek'in birer yıl üçer ay süre ile hapis cezasıyla mahkûmiyetlerine... Yargıtay yolu açık olmak üzere 5/7/972 tarihinde oy çokluğuyla verilen karar C. Savcısı huzuru ile sanıklar ve müdafileri avukat Enver Yakupoğlu'nun yüzlerine karşı usulen ve açıkça anlatıldı." Karara muhalif kalan mahkeme reisi Fehim Çağıl, muhalefet şerhinin sonunda şunları yazıyor: " Kürt devlet kurmak çabasında olanların bu isteklerinin bir hayal olarak kalacağı bu gibilerin yani kendilerini Türk saymayanların Sayın Sunay'ın dediği gibi istedikleri yere gidebilecekleri ifade edilmiş olup mezkûr yazılarda heyet-i umumiyesi itibariyle bölücü bir amaç takip edilmemiş, bu dava açıldıktan sonra yayınlanan ve ayni yazının maksadını ihtiva eden 43 sayılı nüshada bu husus daha ziyade vuzuha kavuşmuş olduğundan milli duyguları yok etmek veya zayıflatmağa matuf propaganda niteliğinde görülmeyen mezkûr yazılarda suç unsurları teessüs etmediği kanaatiyle sanığın beraatı lehindeyim." Temyiz edilen kararı Yargıtay 4. Ceza Dairesi 17.10.1972 tarihinde onaylar. Böylece 15 aylık mahkûmiyet kesinleşmiş olur. Atsız, kararın düzeltilmesi için dilekçe verir. Yargıtay'ın kararını Atsız'a kardeşi Nejdet Sançar bildirmiş ve kendisini Ankara'ya davet etmiştir. Atsız da 30 Ekim'de Ankara'ya gitmiş, 04 Kasım'da dönmüştür (Hacaloğlu 2013: 214). Yukarıdaki bilgileri Atsız'ın 10 Kasım 1972'de Muzaffer Eriş'e yazdığı mektuptan öğreniyoruz. Aynı mektuptan kirada oturdukları ev yıkıldığı için evlatlığı Kâniye ile kocası ve oğlunun Atsız'ın yanına taşındığını da öğreniyoruz (Hacaloğlu 2013: 215). Yalnızlığı seven Atsız için bu elbette çok zor bir durumdur. Mahkumiyet kararının düzeltilmesi talebini Yargıtay Başsavcısı kabul etmez ve Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi mahkûmiyet kararını onaylar (Cumhuriyet Gazetesi, 25.11.1972, Akgöz 2016: 232'den). Dosya, 28.11.1973 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Savcılığı İnfaz Bürosu'na gönderilir. İsmail Hakkı Gökhun'a yazdığı 25 Kasım 1972 tarihli mektupta Atsız, "Bugün yarın bize, içeri buyurun derler. Ben asıl Kayabek için üzülüyorum. Benim emekli maaşım var. O, evini dükkânıyla geçindiriyor. 15 ay çalışmazsa herhâlde çok büyük sıkıntıya düşer." diyor (Hacaloğlu 2013: 217). Gökhun'a yazılan mektupta bir de Atsız'ın kehaneti vardır: "20 yıla kadar Rusya'da Bolşevizm bitecek ve Rusya parçalanacak." (Hacaloğlu 2013: 217). Mektubun yazıldığı tarih 25 Kasım 1972. Sovyetler Birliği'nin parçalandığı tarih 1991. Atsız'ın mahkûmiyeti kesinleşince Yücel Hacaloğlu Trabzon'a gidip rapor almasını teklif eder. 05 Aralık 1972'de Hacaloğlu'na yazdığı mektupta Atsız'ın cevabı şöyledir: "İlgine teşekkür ederim. Rapor almak için Trabzon'a gidecek kadar istek ve imkânım olsa öyle bir kayıplara karışırdım ki bu herifler beni asla bulamazlardı. Böyle bir heves duymuyorum. Bildiklerini yapsınlar. Ben infazın dört ay geciktirilmesi için dilekçe vereceğim. İhtiyaten bir muayene olundum: Tansiyon 19 çıktı ve taşikardi bulundu. Hoş alâmetler değil." (Hacaloğlu 2013: 219-220). 11 Ocak 1973 tarihinde Hacaloğlu'na yazdığı mektupta da Atsız mahkûmiyet işinden bahseder: "Ben af falan beklemiyorum. Şu iş bir an önce nasıl olacaksa olsun diyorum. Tiksindiğim insanların affı bana şu haksız hapisten daha çok tesir eder." Hacaloğlu'nun gönderdiği, içinde bir af dilekçesi örneği bulunan mektuba da Atsız şöyle cevap verir: "Beni düşünerek gönderdiğin dilekçe örneği için teşekkür ederim. Fakat böyle bir dilekçe gönderemem." (Hacaloğlu 2013: 225, 243).
·
62 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.