Foucault, ütopyaların teselli veren, masalımsı, büyülü ve düz mekanlarda tasarlandıklarını, bu nedenle de olmayan yer olduklarını (u-topos) savlar. Ona göre türdeş olmayan yer anlamındaki heterotopya; gerçek bir yere ait olmayan, geleceğe yerleştirilmiş ideal bir varış noktası olarak ütopyanın tek tip, homojen ve aşkın niteliğine karşıdır. Böylece yaşadığımız toplumun ve kültürün içinde varolan veya olabilecek sayısız yaşam, mekan ve örgütlenme biçimleri birbirlerini dışlamadan, eş zamanlı şekilde var olabilir.