Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

380 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sorgulamayı temel alan bilim ile dogma'yı temel alan din örtüşür mü?
MÖ. 8000-3000 yılları arasındaki Neolitik Devir'de (Cilalı Taş Devri), ürünün bollaşması için ayinler, festivaller, adaklar iyice gelenekselleşmişti. İnsan bilinci açık­layamadığı her şeyi tanrılara bağlıyor, gücünden çekindiği, umut bağladığı her şeyde tanrılar icat ediyordu. Marks'ın da dediği gibi; "(insanlar) kendi beyinlerinin yarattığı hayaledere egemen olamamışlardır. Onlar ki yaratanlardır, yarattıklarının önünde yere kapanmışlardır. Din, kişiyi bilime yönelten merakı körelterek, sunduğu bilim karşıtı açıklamalarla insan bilincini miskinleştirip kulluk görevleri ve geçimle sınırlı bir darlığa yöneltmektedir. Bilim ile din arasındaki evrensel karşıtlık, 11. yüzyıldan sonra Arap topraklarında İslamiyetin üstünlüğüyle sonuçlanırken, Avrupa'da tam tersine, bilimin Hıristiyanlığı gerileterek gelişmesiyle sonuçlandı. Bunun da etkisiyle Avrupa geliş­me yolunda ilerlerken, İslami topraklarda gerileme egemen süreç oldu. Sonuç ortada. XVI. yüzyılda Viyana kapılarına dayanan Osmanlılar da bu kaderi değiştiremedi. Üretici güçlerin gelişimini en alt düzeyde tutan merkezi despotik devlet geleneği ile bütünleşen İslami dogmanın denetimi altında kendini öbür dünyaya koşullayan bir toplumsal yapı er geç çökmeye, sömürgeleşmeye tutsaktı. Ve ne ilginçtir ki İslam toplumları, yükselme dönemlerinde gösterdikleri hoşgörünün aksine, bunalımlarla karşılaştıkça çareyi dine sarılmakta bulmuş ve sarıldıkça düzeleceklerine, bunalım ve gerilemenin daha da kurumlaşması gerçeğiyle karşılaşmışlardır. Kuşkusuz bu yöntemle rejimin ömrünü uzatmışlardır, ama işaret ettiğimiz gibi hem sorunları çözememiş hem de toplumu çürütmüşlerdir. Toplumu "Allah'ın, kendi yolunda yürüyenlere yardım edeceği" koşullanmasına sokan dinsel bağzlık, etkin bir toplumsal kontrol işlevi görmüşse de tarih boyunca hiçbir toplumu, yayılma motivasyonu hariç, yapısal olarak yükseltmemiştir. Örneğin; Arap biliminin yükselişinde din dışı düşün­celere hoşgörü temel rol oynarken, gerilemesinde dinsel bağ­nazlık belirleyici olmuştur. Günümüzde de toplumsal tepkileri pasifize edip kitleleri "öbür dünya" umutlarıyla kontrol altına almak için, topluma dinsel ideoloji enjekte edenlerin karşılaştıkları sonuç, bilimsel gerileme ve artan bağımlılıktan başka bir şey olmamaktadır. İslam rönesansının bayraktarı akılcılık (Mu'tezilecilik) akı­mının, akıl ile dini tüm uzlaştırma çabalarına rağmen, kısa zamanda dinin mantığı dışına düşen bir revizyona gitmek zorunda kalışı ve bu bağlamda nedeni olduğu bilimsel gelişmey­le birlikte, İslami koşullarda tutunamamasının temel nedeni de bu yapısal durumdur zaten. Bu yüzden de dinin, kişiyle tanrısı arasındaki vicdani ilişkinin ötesine taşırılıp toplumsal hayatı düzenlemeye kalkmasına, yani Şeriatçı bir yönelime karşı çıkmak, insan aklı, bilim, hümanizm ve tabii gerçek anlamda bir inanç ve vicdan özgürlüğü adına, herkes açısından bir zorunluluk olmaktadır. İlke olarak uzlaşmaz olan bilim ile dini uzlaştırabilmenin olası tek yolu varsa o da, laik bir atmasferde dinin, kişi ile tanrısı arasında kalması, dünya işlerinin bilimsel gerçeklikle çözülmesine saygılı olunmasıdır.
İslamiyet ve Bilim
İslamiyet ve BilimErdoğan Aydın · Kırmızı · 200848 okunma
·
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.