Gönderi

Alper şaşkın ve meraklı gözlerle bir Atatürk müzesini andıran salonu incelerken, Sedef, anneannesinin boynuna bir sarılıyor bir geri çekilip bir şeyler söylüyor sonra bir daha sarılıyordu. "Getirdim günahlı çikolatalarını..." "Hay yaşa!" dedi tiz bir sesle Mehtap Hanım. Alper, çeşitli gazetelerin o daha küçük bir çocukken verdiği, bir kısmına kendi evlerinden de aşina olduğu Atatürk posterlerine, fotoğraflarına, dolaplı kanepenin ortasındaki kitaplığa yerleştirilmiş Nutuklara, Atatürk konulu kitaplara baktı bir süre. "Bu da bunların kutsal kitabı, alıp evine koyanı çok, okuyanı, okusa da anlayanı az..." diye bir düşünce geçti aklından. Bakışları salonda dolaşmaya devam etti. Mehtap Hanım'ın ilk gençliğinden ileriki yaşlarına uzanan, kadının yaşamının özeti niteliğinde, çoğu siyah-beyaz fotoğrafa bakıyordu şimdi. Fotoğraflar Alper'e, Mehtap Hanım'ın yüzündeki derin çizgilerin herkesin unuttuğu bir geçmiş zaman dili olduğunu, kadının gözlerindeki dalgınlığa gömülü anıların ancak bu dil çözülürse ifşa edilebileceğini düşündürdü. "Kimse bir günde bu hale gelmiyor," diye geçti aklından, "biz de böyle olacağız."
Sayfa 194 - Sözler: Sakla bizi Üsküdar, Marmara sahilleriKitabı okudu
·
38 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.