Statü sahibi bir kadının yalnızlıkla terbiye edilmesi ve buna katlanamayıp intihar etmesiyle sonlanan çok hüzünlü bi kitap.
Biraz kısa ama çok sarsıcı cümleler var. Hüznü sevenler mutlaka okusun diye tavsiye edip bir kaç alıntıyla bitiriyorum incelemeyi:
- artık unutulmuş olduğunu ürpererek fark etti
- Paris'ten uzak, insanlardan ve iktidardan yoksun yaşayacaktı demek: Bunca yalnızlığa katlanabilecek kadar güçlü değildi o.
- Kıskançlığın, kinin, yalanın olmadığı bir yaşam, yaşamaya değmezdi.
- O da kadınların çoğu gibi tümüyle başkalarının ruh halinden beslenirdi. Arzulandığı zaman güzeldi, zeki insanların arasında nüktedandı, gururu okşandığında kibirliydi, sevildiği zaman aşıktı. Ondan çok şey istendikçe o daha fazlasını verirdi. Ama onunla kimsenin konuşmadığı, onu kimsenin görmediği, duymadığı, arzulamadığı yalnızlığı sırasında çirkinleşmiş, sersemlemişti, çaresiz kalmış ve mutsuz olmuştu.
- O ancak yaşamın içinde canlanırdı, yalnızlıkta çöküp gölgeye dönüşürdü.