Gönderi

" Ama yüzü hep soluktu. Etrafındaki şeylere , kendisiyle alışverişi yokmuş gibi dümdüz bir bakışı ve dudaklarının kenarından dökülüyormuş gibi isteksiz bir gülüşü vardı. Bu kızcağız sakattı adaşım küçükken sağ kolunu değirmenin çarklarından birini kaptırmıştı. Şimdi onun yerinde şalvarının beline eleştirilen boş bir yen sallanıyordu. Ve bu onu insanlardan ayırıyordu. Düşünebilir misin , güzel bir kızın bir kolu olmazsa bu ne demektir ? Derenin üst başında çıpıl çıpıl yıkanan genç kızlara karışamıyordu. Vücudunu ve ondaki ayıbı her zaman örtmeye mecburdu... Geceleri birbirlerinin evinde toplanıp cümbüş yapan kızlarla da birleşemezdi , çünkü ne tef çalmak , ne de parmaklarının arasına tahta kaşıklar alarak oynamak elinden gelirdi... Belli ki onun bütün çocukluğu bitmez tükenmez bir hasretle geçmiş ; belli ki zeytin dallarına sincap gibi tırmanan , birbirleriyle alt alta , üst üste güreşen , değirmenin önünde erkek çocuklarla su fışkırtmaca oynayan akranlarına bir duvara yaslanarak istek dolu gözlerle bakmıştı. Şimdi bütün bunlara alışmış görünüyordu. Başka insanların yaptığı birçok şeyleri yapmak hakkının kendisinde olmadığını biliyor ve hiçbir şey istemiyordu. "
Sayfa 8 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
·
34 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.