Sevmek gibi, aşk gibi, dostluk gibi bir ihtiyaçtı yalnızlık. Kişinin kendisini okumasıydı yalnızlık. Okudukça da kendi olmasıydı. Sessiz bir feryattı, yanaklardan hissettiği bir arınmaydı, ruhun guslü gibiydi yalnızlık. Yıkanmalıydı ruhlar, tövbeyle arınmalıydı, yalnızlıkla kalan ruhlar.
(...)
Keşke insanların yalnızlık zamanları olsaydı. Keşke her evde yalnızlık odası olsa, yalnızlık günü kutlansa, belki o zaman insanlar, gerçekten vicdanını devreye sokar ve gerçekten yürekler konuşmaya başlardı.