Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

🇵🇸Filistin meselesi (8) kaynak: Bbc - Londra İntifada 1987-93 İsrail işgaline karşı intifada, yani kitlesel ayaklanma Gazze Şeridi’nde başladı; kısa sürede Batı Şeria’ya yayıldı. Protestolar, sivil itaatsizlik şekline büründü. Genel grevler düzenlendi, İsrail ürünleri boykot edildi, duvarlara yazılar yazıldı ve yollarda barikatlar kuruldu. Ama uluslararası ilgi toplayan protesto şekli, ağır silahlarla donanmış İsrail askerlerine taş atan Filistinlilerdi. İsrail ordusu karşılık verdi; çok sayıda Filistinli sivil yaşamını yitirdi. 1993’e kadar süren protestolarda toplam can kaybı bini aştı. 1988 – FKÖ barışa kapıyı açıyor İsrail büyük askeri gücüne rağmen 1987’de başlayan intifadayı durduramıyordu. Eylemleri İsrail işgali altında yaşayan Filistinlilerin tamamı destekliyordu. 1982’de Lübnan’dan sürüldükten sonra Tunus’a yerleşen FKÖ için de bu ayaklanma tehlike işaretiydi. Filistin “devrimi” hedefine dönük mücadelede dikkatler, FKÖ ve diaspora yerine işgal topraklarına dönmüştü. FKÖ başrolü kaybedebileceğini düşünmeye başladı. Sürgündeki hükümet işlevi gören Filistin Ulusal Konseyi, Kasım 1988’de Cezayir’de toplandı ve 1947’deki Birleşmiş Milletler kararında yer alan ”iki devlet” çözümünü kabul etti. Oylamada kabul edilen kararda ayrıca terörizm kınanıyor; BM Güvenlik Konseyi’nin 242 sayılı kararına dayalı müzakere isteği dile getiriliyordu. 242 sayılı karar, ayrıca 1967’de, İsrail’in ele geçirdiği topraklardan çekilmesini öngörüyor. ABD, FKÖ ile diyaloğa girişti. Ama İsrail hala FKÖ’yü terör örgütü olarak görüyor, muhatap almak istemiyordu. Bunun yerine İsrail Başbakanı Yitzak Şamir, kendi kaderini tayin hakkına ilişkin bir anlaşmaya varılmadan önce işgal topraklarında seçim yapılmasını önerdi. 1991 – Madrid Zirvesi 1991’de çıkan Körfez Savaşı FKÖ için felaket niteliğindeydi. Yaser Arafat, Irak’a destek verdiği için Körfez bölgesindeki zengin hamilerini kaybetmişti. Irak’ın Kuveyt’i işgaline son verilmesi ardından ABD yönetimi Ortadoğu’da barış arayışına ağırlık verdi. Bu girişimler mâli olarak zayıflamış ve siyaseten tecrit edilmiş Arafat için, İsrail’deki muhafazakar Başbakan Yitzak Şamir’e oranla daha değerliydi. ABD Dışişleri Bakanı James Baker’ın defalarca yaptığı ziyaretler, Madrid’de bir uluslararası zirve toplanmasına zemin hazırladı. Suriye katılmayı kabul etti; umudu, Golan Tepeleri’ni geri alacak müzakerelere girmekti. Ürdün de daveti kabul etti. Ancak Şamir, terörist olarak gördüğü FKÖ ile doğrudan muhatap olmak istemiyordu ve bu yüzden önde gelen Filistinli simalardan oluşan bir Filistin-Ürdün heyeti oluşturuldu. Bu Filistinliler FKÖ üyesi değildi. Zirve öncesindeki günlerde ABD, İsrail’le ender görülen bir cepheleşme içindeydi. İşgal edilmiş topraklarda Yahudilere yerleşim birimlerinin inşa edilmesi yüzünden İsrail’in alacağı 10 milyar dolarlık kredi garantisini askıya almıştı. 30 Ekim’de başlayan tarihi zirveyi dünya izledi. Eski düşmanlara, yaklaşımlarını açıklamaları için 45’er dakikalık konuşma fırsatı verildi. Filistinliler, İsrail’le paylaşılan bir gelecek umudunu dile getirdi. Şamir Yahudi devletinin meşruiyetini anlattı. Suriye Dışişleri Bakanı Faruk el Şara ise Şamir’in ”terörist” geçmişini anlattı. ABD zirveden sonra İsrail’in, Suriye ve Filistin-Ürdün heyetleriyle ayrı ayrı ikili görüşmelerde bulunması için hazırlık yaptı.
·
157 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.