(Hû): O.
اَللّٰهُ (Allah): Rabbimizin özel ismi; bütün isim ve sıfatlarını kendinde toplayan en büyük ismi.
اَلْعَالَمُ (Âlim): Görülen veya görülmeyen, gizli veya açık her şeyi en iyi bilen.
اَلرَّحْمٰنُ (Rahmân): Nihâyetsiz merhamet sahibi; rahmetiyle her varlığı kuşatan.
اَلرَّح۪يمُ (Rahîm): Çokça merhamet eden, yaratıkların tüm ihtiyaçlarını gideren.
اَلْمَلِكُ (Melik): Hükümdar, sultan, padişah; hâkimiyetin mutlak sahibi; görünen ve görünmeyen taraflarıyla tüm kâinatın hakiki ve yegâne mâliki,
اَلْقُدُّوسُ (Kuddûs): Her türlü eksiklikten uzak, mutlak kemal sahibi, yaratılmışların tasavvur ve tasvirine sığmaz; tertemiz olan ve tertemiz kılan.
اَلسَّلَامُ (Selâm): Her türlü kusur ve afetlerden sâlim olan; selâmetin kaynağı, esenlik veren, selâmete çıkaran.
اَلْمُؤْمِنُ (Mü’min): Güven veren, emniyete kavuşturan, kendisine güvenilen, va’dine itimat edilen, gönlünü imana açanlara iman veren, kendisine güvenenleri korkudan emin kılan.
اَلْمُهَيْمِنُ (Müheymin): Koruyup kollayan, görüp gözeten, yöneten ve denetleyen, kâinatın mutlak hâkim ve idarecisi.
اَلْعَز۪يزُ (Azîz): Üstün kudret sahibi, mağlup edilemeyen mutlak güç sahibi, yegâne galip, izzet ve şânın asıl sahibi ve kaynağı.
اَلْجَبَّارُ (Cebbar): İradesine sınır olmayan, istediğini her durumda yapabilen, hükmüne ve yetkisine karşı konulamayan, yaratılmışların halini iyileştiren, yaraları saran, dertlere derman olan, erişilemez, yüceler yücesi, güç ve azamet sahibi.
اَلْمُتَكَبِّرُ (Mütekebbir): Büyüklüğü apaçık olan, azametini ortaya koyan, büyüklük ancak kendisine yaraşan, büyüklükte eşi olmayan,
اَلْخَالِقُ (Hâlık): Takdir ettiği gibi yoktan yaratan.
اَلْبَارِئُ (Bâri’): Örneği olmadan yaratan, yaratıklarını düzgün ve âhenkli kılan, yaratmanın tüm safhalarındaki inceliklerin asıl kaynağı.
اَلْمُصَوِّرُ (Mûsâvvir): Şekil, biçim ve özellik veren, varlıkların maddî-manevî, duyularla idrak edilen edilemeyen tüm şekil ve hususiyetlerini belirleyen.
اَلْحَك۪يمُ (Hakîm): Bütün hükümleri ve işleri yerli yerince ve sağlam olan; hüküm ve hikmet sahibi.