Gönderi

Guillaume Apollinaire
Guillaume Apollinaire
: Zone At last you’re tired of this elderly world Shepherdess O Eiffel Tower this morning the bridges are bleating
·
440 views
Pathos okurunun profil resmi
Bölge Sonunda yoruldun bu yaşlı dünyadan Çoban kız Eyfel Kulesi bu sabah köprüler meliyor Antik çağla yaşamaktan bıktınız Otomobiller bile antika Din tek başına tamamen yeni bir din olarak kalır Bir havaalanı hangarı kadar basit kalır Tüm Avrupa'da sadece siz Hıristiyanlık eski değilsiniz. En modern Avrupalı Papa X. Pius sensin Pencereler seyrediyor ve utanç mühürlendi Bu sabah size karşı yapılan itiraflar El ilanları kataloglar afişler yüksek sesle şarkı söylüyor İşte bu sabahın şiiri ve magazin gazetelerini okuduğunuz düzyazı için Suçlar ve polisle dolu tek kullanımlık kitaplar Büyük adamların biyografileri bin farklı başlık Bu sabah güzel bir sokak gördüm, adını unuttum. Yeni ve temizdi güneşin klarneti Yöneticiler işçiler mükemmel stenograflar Pazartesiden cumartesiye günde dört kez çapraz geçiş Her sabah üç kez sirenler inler Öğle yemeği saatinde kuduz bir çan havlar Duvarlardaki ve reklam panolarındaki yazılar kapı plakaları ve posterler muhabbet kuşu tarzı twitter'lar O sokağın havasına bayılıyorum. Paris'te rue Aumont-Thieville ile avenue des Ternes arasında yer almaktadır İşte genç sokak ve sen hala bir bebeksin Annen tarafından sadece mavi ve beyaz giydirilmiş Çok dindarsınız ve en eski arkadaşınız Rene Dalize ile Hiçbir şey Ayinler ve Litanilerden daha eğlenceli değildir Saat dokuz, gaz ışığı azalıyor, yatağından çıkıyorsun. Bütün gece okul şapelinde dua ediyorsun. Bu arada sonsuz sevimli bir ametist derinliği İsa'nın gösterişli halesi sonsuza dek dönüyor Tapınmanın güzel zambağına bakın Kızıl saçlı meşaleye bakın sönmez Solgun oğluna ve kederli Anne'nin kızılına bakın Sonsuza dek dua ile süslenmiş ağaca bakın Çifte darağacına bakın onur ve sonsuzluk Altı köşeli yıldıza bakın Cuma günü ölen ve Pazar günü dirilen Tanrı'ya bakın Havacılardan daha yükseğe uçan İsa'ya bakın Dünya irtifa rekorunu elinde tutuyor İsa'nın gözbebeği Yüzyılların yirminci öğrencisi işini biliyor Ve İsa'nın gökyüzüne tırmanması gibi bu yüzyılda kuşlar değişti Uçurumdaki şeytanlar izlemek için yukarı bakıyor Bu yüzyılın Yahudiye'deki Simon Magus'u taklit ettiğini söylüyorlar Hırsızı yakalamak için hırsız olmak gerekir Melekler güzel trapez gösterisinin etrafında çırpınıyor İkarus Enoch İlyas Tyana'lı Apollonius Uçağa yaklaşabildikleri kadar yaklaşın Bazen Evharistiya'yı taşıyan diğer adamlara yol verirler. Rahipler sonsuza dek yüceltici ev sahibine tırmanıyor Uçak sonunda kanatlarını açarak alçalıyor. bir milyon kırlangıca dönüşür Kargalar, baykuşlar ve şahinler tam gaz geliyor Afrika'dan ibis leylekleri flamingolar Anka kuşu yazar ve şairlerle ünlüdür Adem'in kafatasını pençeleri arasında kaydırır Ufukta bir kartal çığlık atıyor Ve Amerika'dan bir sinek kuşu geliyor Çin'den kıvrımlı çişler Sadece tek kanadı olan ve çiftler halinde uçan Ve işte bir güvercin tertemiz ruhu Lir kuşu ve ışıltılı tavus kuşu eşlik ediyor Anka kuşu ateşi kendini diriltti Her şeyi külle kısa süreliğine gizler Sirenler tehlikeli kanallarını terk ediyor Her biri daha güzel şarkı söyleyerek gelir Herkes kartal Phoenix Çin işemesi Uçan bir makineyle arkadaş olmaya hevesli Paris'te bir kalabalığın içinde tek başınıza yürüyorsunuz Otobüs sürüleri böğürüyor ve çok yaklaşıyor Aşk acısı boğazını sıkar Bir daha asla sevilmemelisin Karanlık Çağ'da bir manastıra girerdiniz. Dua ederken kulak misafiri olmaktan utanıyorsunuz Kendine gülüyorsun ve kahkahalar cehennem ateşi gibi çatırdıyor Kıvılcımlar hayatınızın zeminini ve arka planını yaldızlar Hayatın karanlık bir müzedeki bir tablo. Ve bazen yakından incelersiniz Paris'te yürüyorsun, kadınlar kan revan içinde Öyleydi ve güzelliğin sonu olduğunu hatırlamak istemiyorum. Chartres'da alevlerden oluşan maiyetinin arasından Meryem Ana bana baktı Kutsal Kalbinin kanı beni Montmartre'da sırılsıklam etti. Mutlu vaatler duymaktan bıktım Hissettiğim aşk zührevi bir hastalık Ve uykusuzluğunuzun acısında sizi ele geçiren görüntü Kaybolur ve her zaman yakınınızdadır Ve şimdi Riviera'dasınız. Hiç durmadan çiçek açan limon ağaçlarının altında Arkadaşlarınızla tekne gezintisi yapıyorsunuz Biri Nice'den biri Menton'dan ikisi La Turbie'den Dev kalamarlara dehşet içinde bakıyoruz Balıklarda İsa'nın deniz yosunları arasında yüzmesinin sembolleri Prag'ın dışında bir hanın bahçesindesiniz. Masada bir gül olduğu için çok mutlusunuz. Ve kısa hikayene devam etmek yerine Gülün kalbinde uyuyan gül böceğini izliyorsun Kendini Aziz Vitus'un akiklerinde yeniden üretilmiş olarak görmek seni dehşete düşürdü. Kendini orada gördüğün için ölümüne üzülüyordun. Lazarus kadar şaşkın görünüyordun. Yahudi gettosunda saat geriye doğru işliyor Ve yavaş bir yaşamla geriye doğru da gidersiniz Gece karanlığında Hradchen'i dinleyerek tırmanmak Şarkı söyleyen tavernalarda Bohem şarkılarına Sen Marsilya'da karpuzların arasında Coblenz'de Hotel Gigantic'te Sen Roma'da bir Japon ağacının altında Amsterdam'da çirkin ama güzel bulduğun bir kızla birliktesin. Leyden'den bir öğrenciyle evlenmek üzere nişanlandı. Latin Cubicula locanda'da oda kiralayabileceğiniz yerler Üç günümü orada, üç günümü de Gouda'da geçirdiğimi hatırlıyorum. Paris'te yargıcın önüne çıkarıldınız. Tutuklusunuz, artık bir suçlusunuz. Kederli ve baş döndürücü yolculuklara çıktın Hala sahtekarlıktan ve yaşlılıktan bihaber Aşk seni yirmi yaşında etkiledi ve otuz yaşında tekrar Bir aptal gibi yaşadım ve zamanımı boşa harcadım. Ellerine bakmaya cesaret edemiyorsun Sürekli ağlamak istiyorum Sana, sevdiğime, seni korkutan her şeye Ve şimdi mültecileri görünce ağlıyorsunuz Tanrı'ya inananlar, dua edenler, kadınları bebek emzirenler Tren istasyonunun salonu mülteci kokusuyla doldu Magi mültecilerinin yıldızlarına inandıkları gibi Arjantin'de gümüş madenleri bulmayı umuyorlar. Ve terk edilmiş ülkelerine krallar gibi dönmek için Bir aile kırmızı bir ördek tüyü taşır, siz kalbinizi taşırsınız Eiderdown ve rüyalar eşit derecede harika Mültecilerin bir kısmı Paris'e yerleşmeye devam ediyor Rue des Rosiers ya da rue des Ecouffes'deki gecekondulara Onları alacakaranlıkta kapılarının önünde nefes alırken sık sık gördüm. Satranç oyuncuları gibi isteksizce evden ayrılırlar. Çoğunlukla Yahudidirler, kadınlar peruk takar. Ve küçük dükkanların arka odalarında küçük sandalyelerde Bir batakhanenin metal tezgahında duruyorsun. Sefillerin yaşadığı yerde sefil kahve içmek Gece vakti mağara gibi bir restorandasınız. Bu kadınlar kötü değiller, kullanılmış pişman kadınlar. Her biri en çirkinine bile eziyet etmiştir. Jersey'li bir polis çavuşunun kızıdır. Hiç fark etmediğim elleri sert ve çatlak. Merhametim karnının dikişleri boyunca ağrıyor Ağzımı onun grotesk kahkahasına açıyorum. Sabah olduğunda yalnızsın Sütçüler sokakta şişe şıngırdatıyor Gecenin güzel fahişesi gece çekiliyor Sahtekar Ferdine ya da dikkatli Leah Ve hayatın kadar yakıcı bir alkol içiyorsun Alkol olarak içtiğin hayatın Auteuil'e yürüyerek gidiyorsunuz, uyumak için yürüyerek gitmek istiyorsunuz Güney Denizi ve Gine fetişleriniz arasında evinizde Başka bir şeklin başka bir inancın Mesihleri Belirsiz umutların ikincil İsa'ları Güle Güle Güle Güneş kesik boğazlı
Guillaume Apollinaire
Guillaume Apollinaire
DeepL
Pathos okurunun profil resmi
Sonunda canına tak dedi bu eski dünya Çoban kızı ey Eyfel kulesi köprülerin sürüsü meleyor bu sabah Bıktın yaşamaktan eski Yunan’da ve Roma’da Otomobiller bile kocamış görünüyor burada Bir din yepyeni kalmış bir din Bir din kaldı Port-Avion hangarları gibi yalın Bir sen ey Hıristiyanlık bir sen eski değilsin Avrupa’da En yeni Avrupalı da sizsiniz Papa X.Pie Ve sen pencerelerin gözetlediği bir utanmadır alıyor seni Sabahleyin bir kiliseye girip papaza içini dökemiyorsun Bar bar bağıran el ilanlarını katalogları afişleri okuyorsun İşte bu sabah şiir nesir için de gazeteler var 25 santime satılan polis serüvenleriyle dolu romanlar Sonra büyük adam portreleri ve daha binbir çeşit unvanlar Bu sabah güzel bir sokak gördüm adı aklımda kalmadı. Yeni ve pırıl pırıldı bir borazan gibiydi Müdürler işçiler güzelim steno-daktilolar Pazartesi sabahından cumartesi akşamına dek günde dört kez buradan geçerler Sabahleyin bir canavar düdüğü üç kez inler Öğleye doğru kızgın bir çan havlar Bağırırlar papağanlar gibi plakalar, ilanlar, tabelalar Paris de Aumont-Thiéville sokağı ile Ternes caddesi arasındaki Bu sanayi sokağının güzelliğini severim Bu işte o yeni sokak ve sen küçük bir çocuksundur hâlâ Yalnız mavi ak giysiler giydirir annen sana Sen ki koyu bir dindarsındır ve en eskisi arkadaşlarının René Delize’le Kilisenin en çok o görkemli törenlerini severseniz Saat dokuzda lambalar kısılmıştır masmavi gizlice yatakhaneden çıkarsınız Bütün gece kolejin küçük kilisesinde dua edersiniz Hiçbir zaman sönmeyen sonsuz parıltısıyla o yakut taşı Durmadan alev alev utkusunu döndürür bizlere İsa’nın Bu o güzel zambaktır hepimizin yetiştirdiği Bu kızıl saçlı rüzgârın söndüremediği meşaledir Bu o kahırlı ananın solgun kızıl çocuğudur Bu daima dualarla dolup taşan ağaçtır Bu yüceliğin sonsuzluğun çifte darağacıdır Bu altı dallı yıldızdır Bu Cuma günü ölen Pazar günü dirilen Tanrıdır Bu havacılardan daha iyi uçan İsa’dır Dünya yükseklik rekorunu elinde tutuyor Gözün gözbebeği İsa Yüzyılların yirminci gözbebeği orda ne yapacağını bilir Göğe yükselen İsa gibi bu yüzyılda kuş olup uçtu Başlarını kaldırıyorlar şeytanlar ona bakmak için uçurumlarda Uçmasını bilirse ona hırsız densin diye bağırıyorlar Melekler bu güzel uçucunun çevresinde uçuşuyorlar Icare Enoch Elie Thyanelı Apollonuis Bu ilk uçağın çevresinde dönüyorlar Bazı yana çekiliyorlarsa azize Saint-Eucharstie’nin taşıdıklarına yol açmak içindir Bunlar kutsal ekmeği kaldırarak sonsuzluğa değin yükselen papazlardır Sonunda kanatlarının kapamadan yere iniyor uçak Birden milyonlarca kırlangıçla doluyor gökyüzü Derken baykuşlar şahinler bir kanat çırpışta geliyorlar Afrika’dan mağripler flamanlar karaleylekler geliyor. Sonra şu ozanlarla öykücülerin şişirdikleri Rok kuşu hazretleri Pençesinde Âdem babamızın o ilk başını taşıyarak süzülüyor Derken ufuktan bir kartal beliriyor çığlıklarla Amerika’dan o küçük sinek kuşları Çin’den de tek kanatlı çift çift uçan uzun kaygan pihiler sökün ediyor İşte şimdi de Ruhül-Kudüs güvercin O lir-kuşu o göz göz süslü tavus cenaplarıyla damlıyor Sonra kızgın külleriyle bir anda her yeri örten Kendi kendine tutuşan odun yığını zümrüdüanka Öte yandan sirenler korkulu boğazları bırakıp Üçü birden güzelim türküler söyleye söyleye çıkıp geliyorlar Sonra tümü kartal ankakuşu Çinpihisi Uçan makine ile kardeş oluveriyorlar Sen şimdi Paris’te kalabalığın arasında bir başına yürüyorsun Yanı başında böğüren otobüs sürüleri geçiyor Aşkın o korkunç acısı boğazını sıkıyor Sanki bir daha hiç sevilmeyecekmişsin gibi Eski zamanda yaşasaydın bir manastıra kapanırdın Dua ettiğini anlayınca kızarıp bozarıyorsun Kendine gülüyorsun sonra da cehennem ateşi gibi gülüşün etrafa saçılıyor Gülüşünün parıltıları yaldızlıyor dibini yaşamının Karanlık bir müzede asılı bir tablo bu Ona arada bir gidip gidip bakıyorsun Bugün Paris’te dolaşıyorsun kadınlar kan içinde Şeydi ve hiç anmayı istemezdim güzelliğin bir geçişiydi bu Chartres’da kızgın alevler içinde Notre Dame baktık bana Montmartre’da Sacré-Coeur’ünüzün kanı boğdu beni Mutluluk sözleri duymaktan yatağa düştüm Uğrunda nice şeyler çektiğim aşk utanç verici bir hastalıktır O seni avucuna alan hayal boğuntu uykusuzluk içinde yaşatıyor seni O geçen hayal ki hep yanı başında Şimdi Akdeniz kıyılarındasın Bütün bir yıl çiçek açan limon ağaçlarının altında Bir sandalda dostlarınla geziyorsun Biri Nisli biri Mentonlu ikisi de Turbieli Deniz diplerinin ahtapotlarını korkarak seyrediyoruz Ve yosunların arasında balıklar yüzüyor imgeleri İsa’nın Şimdi Prag dolaylarında bir hanın bahçesindesin Adamakıllı mutlusun bir gül masanın üstünde duruyor Düzyazıyla tutup öyküsünü yazacak yerde Gülün göbeğindeki uyuyan ziyba böceğine bakıyorsun Resmini Saint-Vit akiklerinde görünce donup kalıyorsun Ölecek gibi üzüldün kendini orada gördüğün gün Sen gün ışığına çıkınca çığlına dönen Lazar’a benziyorsun Geri geri gidiyor Yahudi mahallesinin saatinin ibreleri Yavaş yavaş sen de öyle geri geri gidiyorsun bu dünyada Teperek Hradchin’i ve dinleyerek akşamları Meyhanelerde söylenen Çek şarkılarını İşte Marsilya’da karpuzların arasındasın Göblence’da Géant otelindesin işte İşte Roma’da bir Japon muşmula ağacı altında oturuyorsun İşte Amsterdam’da güzel sandığın ama çirkin bir kızlasın Şu günlerde Leydeli bir üniversiteyle evlenecek Latince kiralanır orada odalar 'Cubicula locanda' Ben orda üç gece kaldım bir o kadar da Gouba’da hatırlarım Paris’te sorgu yargıcının karşısındasın Bir cani gibi seni yakalamışlar Sen ki acı tatlı yolculuklar yaptın Daha yalanın daha yaş denen şeyin ne olduğunu bilmeden Yirmisinde otuzunda aşk yüzünden nice şeyler çektin Deliler gibi yaşadım vaktimi boşa geçirdim Artık ellerine bakamıyorsun hem durmadan hıçkıra hıçkıra ağlamak isterdim ben Senin adına sevdiğim adına seni korkutan her şey adına Dolu gözlerle bu zavallı göçmenlere bakıyorsun Tanrıya inanıyorlar dua ediyorlar kadınlar çocuk emziriyor Saint-Lazar garının salonunu kokularıyla dolduruyorlar Müneccim krallar gibi yıldızlara inanırlar Para kazanacaklarını umuyorlar Arjantin’de Zengin olduktan sonra da bir gün memleketlerine dönmeyi İşte bir aile de kırmızı bir diz örtüsünü taşıyor yüreğinizi taşımanız gibi sizin Ne bu diz örtüsünün ne de düşlerimizin aslı vardır Bu göçmenlerin kimileri burada yerleşiyorlar Rosiers yada Ecouffes sokağındaki barakalarda kalıyorlar Onları çoğu akşamları sokaklara hava almaya çıkarken gördüm Satranç taşları gibi pek seyrek yer değiştirirler Çoğu Yahudidir, karıları takma saçlıdır Dükkânların gerisine çekilip bitkin oturup kalırlar Sen aşağılık bir barın tezgâhı önünde ayaktasın Birtakım zavallıların arasında ucuz tarafından bir kahve içiyorsun Gece büyük bir lokantadasın Kötü kadınlar değil bunlar ama hepsinin bir dertleri var Hepsinin en çirkin bile âşığına az çektirmedi O Jersey’li bir çavuşun kızıdır Görmediğim elleri sert ve çatlaktır Karnının yara izlerine nasıl acıyorum Korkunç gülüşlü zavallı bir kıza ağzımın o gururunu kırıyorum şimdi Yalnızsın neredeyse de sabah olacak Sütçüler güğümlerini tıkırdatıyor sokaklarda Canım bir Metive gibi gece çekip gidiyor işte Bu ya o sahte Ferdine ya da o dikkatli Léa olacak Ve sen hayatın gibi bu kızgın alkolü içiyorsun O bir rakı gibi içtiğin hayatın Auteil’e doğru yürüyorsun yaya gitmek istiyorsun evine Okyanus ve Gine putlarının arasında uyumak istiyorsun Onlar da birtakım İsa’lardır bir başka biçimde başka inançta Küçük İsa’lardır bunlar karanlık umutların Allahaısmarladık Allahaısmarladık Boynu vuruk güneş Şiir:
Guillaume Apollinaire
Guillaume Apollinaire
Çeviren:
İlhan Berk
İlhan Berk
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.