Postmodern düşünürler aynı zamanda, nesnel gerçekliği sorgulamışlar ve gerçeklik, hakikat ve doğruluk kavramlarının altlarını oldukça oymuşlardır. Onların doğal kavramları ironi, yüzey, yabancılaşma ve parçalara ayrılmaydı. Postmodern düşünürler, klasik felsefenin soyut ideallerinden ziyade dili ve kültürü "sosyal inşalar" olarak, siyaseti de iktidarın sınıflar, ırklar, cinsiyetler arasındaki dağılımı olarak anlamayı tercih ettiler. Ve eğer her şey bir "sosyal inşa" ise, o halde neyin yanlış olduğunu kim söyleyebilir ki?