Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

,çünkü kadınları kaçınılmaz bir zorunluluk olarak görüyordum. Resmi olarak değerli olduğumuzu neredeyse erkekler kadar değerli olduğumuzu biliyordum ama bu bile dolaylı bir durumdu: yalnızca yeni erkekler yaratabildiğimiz için değerliydik ve tabii sıraları gelince yeni erkekler doğurabilecek yeni kadınlar yaratabildiğimiz için. Her ne kadar bu gururumu incitse de -çünkü insan hiç değilse azıcık değeri olsun ister, hayır, yalan, çok değerli olmak ister insan- ne kadar canımı yaksa da o kadar da değerli olmadığımı kabullenmiştim. Kadınlar erkekler kadar iyi değil, diyordum kendi kendime, fiziksel olarak erkekler kadar kuvvetli değiller, onlar kadar ağırlık kaldıramıyorlar, bombalamalara onlar kadar dayanıklı değiller; savaş alanında sinirleri de onlarınki kadar dayanıklı olmuyor, yani genel olarak bakarsak onlar erkeklerden daha değersiz savaşçılar, daha kötü silah arkadaşları. Onlar yalnızca savaşçı doğurmak için kullanılan araçlar. Resmi olarak kadınları erkeklerle aynı kefeye koymak adeta bir iltifat sayılır; onları mutlu etmenin faydalı kılmanın bir iltifat sayıldığını herkes biliyor. Düşündüm, dedim ki belki bir gün gelecek, kadınlara artık ihtiyaç kalmayacak: yumurtalıkları alınıp gerisi atılacak. Böylece Devlet yalnızca erkeklerden oluşacak, kızlara beslenme ve eğitim sağlama gereksinimi de ortadan kalkacak. İnsanın emanet yaşadığını, yalnızca şu an için gerekli olduğunu ve oldukça da pahalıya mal olduğunu bilmesinin bazen ne tuhaf bir boşluk hissi yarattığını itiraf etmeliyim. Bunu kabullenecek kadar dürüstken ilk çocuğumun da böyle emanet bir varlık olması büyük hayal kırıklığı olmaz mıydı?
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.