Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

·
Puan vermedi
ÇOK GENİŞ ÇAPLI BİR İNCELEME-KARMA
Epsilon yayınlarından çıkmış 152 sayfalık eser 5 bölümden oluşmaktadır. Richard Bach tarafından 1970 yılında yayınlanmış olan kitapta 4. Bölüm hikâyenin güzelliğini bozduğu için yayınlanmamış, ta ki 2014 yılına kadar. Kitaptaki son söz kısmı bunu açıklamaya ayrılmış. Eser,yer yer masalsı öğeler taşıyan öyküleyici anlatım biçimiyle fabl türünde yazılmıştır. Durgun bir denizde yiyecek savaşı içerisinde olan martıları anlatarak başlıyor eser. “Martı Jonathan Livingston,” özgür ruhlu ve cesur bir martıdır. Jonathan, sıradan bir martı gibi sürüyle avlanmak ve yemek yemekle yetinmeyi reddeder. Uçmayı bir tutku olarak görür ve tüm bölümlerde bu tutkusunun peşinden koşar. Yılmadan çalışarak uçmak konusunda kendisinin bile inanamadığı noktalara gelir, geçtiği her aşama ona farklı farklı kapılar açar. Tamamen yalnız çıktığı bu yolda gece gündüz çalışarak geldiği nokta onu hayallerine ulaştırır. Sadece kendisiyle kalmaz, tecrübelerini uçma tutkusuna sahip diğer martılarla paylaşmaya başlar. Hayallerine ulaşmak isteyen diğer martılar içinde bir rol model olur.Öğrenmeyi amaç edinerek hakikate ulaşmayı; gelenekleri sorgulamayı, çoğunluktan farklı olabilmeyi, sınırın dışına çıkmayı, aykırı olmak suretiyle içindeki potansiyeli ortaya çıkarabilmeyi ve bunu aktarabilmeyi hedefler.Jonathan,uçuşunun sınırlarını zorlar ve yüksek hızlı uçuşlarla ve akrobatik manevralarla özgürlüğün ve mükemmelliğin peşindedir. Ancak diğer martılar Jonathan’ın davranışlarından rahatsız olur,onu dışlarlar .Sürünün liderleri, Jonathan’ın farklı olmasını ve diğerlerinden farklı şeyler yapmasını hoş karşılamazlar, onunla alay ederler,Jonathan sürüden kovulur.Fakat o içindeki özgürlük arayışını bırakmaz ve kendini geliştirmeye, uçuşunu mükemmelleştirmeye devam eder. Onun öğrenme ve ilerleme tutkusu, zamanla başka bir düzeye ulaşmasını sağlar. Bach, bu eserinde martılar üzerinden düşünmeden, sorgulamadan körü körüne kendisine dayatılan kuralları kabul eden insanları eleştirmiştir. Yazar anlatmak istediklerini metaforik ilişkilendirme ile görünür hale getirmeye çalışmıştır; “Martı” metaforu üzerinden çoğunluğun delilik olarak algıladığı şeyin aslında özgürlük ve mükemmeli bulma çabası olduğunu anlatmaktadır. Jonathan’ın yaşama sebebi çok farklıdır. Jonathan, sürüsündeki diğer martılardan farklı olarak dünyaya geliş amacının farkına varmış, bu farkındalık uğruna sürüsünden dışlanmayı göze almış, karşısına çıkan zorlukları azmi ve kararlılığıyla yenmeyi başarmış bir martıdır. Jonathan, diğer martıların tabularını ve kalıplaşmış düşüncelerini yıkmaya ve onlara yol göstermeye çalışmıştır. Ama toplumun kurallarını sorguladığı ve halkı düşünmeye yönlendirdiği için toplum tarafından ötekileştirilmiştir. ‘Martı’ kendini bulma, keşfetme, hayallerdeki mükemmelliğe ve yaşamdaki özgürlüğe ulaşma mücadelesini anlatır. Sıra dışı olmayı göze alan bu nedenle sürüden uzaklaştırılan bir martının hikayesi.Eserde sürü psikolojisinin izlerini tespit edebilmek mümkündür. Sürü psikolojisi temel olarak ele alındığında bilinç unsurunun yer almadığı görülmektedir. Algılama, farkına varma, dikkat etme, analiz etme gibi süreçlerden uzak olan sürü, kendi sınırları içinde bilinçli bir varlık istemez ve zamanla ona karşı dışlayıcı bir tutum sergiler.Jonathan, cezalandırılıp sürgüne gönderildikten sonra kendi dünyasını kurmuş,kendi cennetini yaratmıştır. Onun cenneti ‘özgürlüğü ve öğrenme çabasıdır’. O, artık kendisi gibi düşünen ve öğrenme çabası içinde olan martılarla birliktedir ama hep geldiği dünyayı düşünmektedir,aklı daima oradadır. Kendini bulmaya çalışan ve sınırları zorlayan diğer martıların, yoluna ışık tutmayı ve hayatına anlam katmayı istemektedir. Jonathan,dışlandığı topluma bir gün geri döner; bu geri dönüş, öğrendiklerini ve tecrübelerini toplumla paylaşıp toplumun kaybolan kimliğinin yeniden inşası içindir bir bakıma. Eserde geleneğin ve kalıplaşmışlığın çoğu zaman içimizdeki yaratıcı gücü ve mevcut potansiyeli ne derece öldürdüğünü vurgulanıyor.Durum ve şartlar ne olursa olsun birey kendini hiçbir zaman sınırlamamalı! İstenilen her şeyin üstesinden çabayla,azimle gelinebilir. Başarı yolunda her zaman engellerle karşılaşılır, hiçbir başarı kolayca elde edilmez,o yüzdendir ki birey kendini gerçekleştirme adına kendi potansiyelini keşfetme sürecinde cesur adımlar atan bir karakter olmalı. Düşüncesi netleşmiş ve kendi yolunu çizmiş birini durdurmak çıktığı yoldan döndürmek çok zordur hatta onu tepkisizlikle cezalandırmaya çalışmak bile hiçbir işe yaramaz çünkü o, yola çıkmadan önce her şeyi göze almıştır.Bu aileden,toplumdan dışlanmak ve daha fazlası olabilir. Toplumun içinde yer alırken, bireylerin kendi özgünlüklerini ifade etme cesaretini bulmaları birey olma sürecinde oldukça önemlidir.Eserden çıkarılabilecek ileti özgür olma, öğrenme ve keşfetme aşkı, düşünce zincirlerinden kurtulma çabası, kendini arama, bilgi ve mücadele ile kendini bulma, ufkunu genişletme arzusu, yaşamın gerçek anlamını arama, sisteme ve düzene başkaldırı, ideolojilerin zamanla yok oluşu… Eserdeki mekanlar kesin olarak, kesin ifadelerle yer almamaktadır.Kayalıklar,deniz ,gökyüzü,cennet,liman,balıkçı tekneleri eserdeki mekânları oluşturur.Martıların vaktini sarp kayalıklarda geçirmesi,yiyecek araması,gökyüzünde özellikle Jonathan’ın ve onun gibi düşünenlerin uçuş denemeleri yapması mekana ait silik detaylar olarak sayılabilir. Cennet ise, Jonathan’ın kendi farkına varması, kendini bilmesi sonucunda ulaştığı sonucu ifade eder. Cennet somut bir mekândan çok, bir hissetme, kendi içinde var etme biçiminde kabul edilmiştir. Cennet bir yer, bir mekân değildir, bir zaman dilimi değildir. Cennet öğrenmektir, mükemmelliktir. En iyi hıza ulaştığın an cennete de ulaşmış olacaksın Jonathan (s.57)Eserde zaman ise belirsizdir. Olayların hangi tarihte geçtiğine dair bir detay göze çarpmamaktadır.Sadece Martı Jonathan’ın uçuş denemeleri yapmış olduğu gece ve gündüzler zaman detayını eserde somut olarak örnekleyebilir. Jonathan kitabın başrolünde olan ana karakter.Dünyanın en tanınmış martısıdır Jonathan Livingston,diğer karakterlerin romana girişini ise Jonathan’ın sürüsünden kavulmasının ardı sıra görürüz. Martı Jonathan:Sadece karnını doyurmak için uçmayan, yeteneklerini zorlayan bir kuştur.Tüm gününü daha hızlı ve mükemmel uçmak için sürüden ayrı çalışarak geçirir diğer martılar gibi yiyecek kavgasıyla vaktini geçirmez bu yönüyle onlardan farklıdır. Özgürlüğe ve uçuşun kutsallığına inanır.İstediği ve inandığı zaman sınırlarını aşabileceğini ispatlayan bir martıdır. Ona göre yapabileceğinin en iyi bir biçiminde ve en yüksekte uçmak bir martı için en kutsal görevdir,bu kutsal görev içinse bıkmadan,usanmadan sayısız denemeler yapar bu özelliğiyle rol model olur,ona özenen martılar onun gibi sürüsünden ayrılırlar ve Jonathan bu konuda onların destekçisi olur dersler verir. Sullivian:Sürüden dışlanmış martılardan biridir.Martı Jonathan ile yakın dost olmuştur. Mıchele:Jonathan gibi mücadelesine devam eden bir martıdır ancak onun kadar şanslı ve başarılı olamaz,ölür. Stephan:Eserin başlarında Mıchele âşık bir karakterdir;zaman içinde o da kendini Jonathan’ın uçuş serüvenine kaptırmış, onun gibi uçmayı öğrenmeye çalışmıştır. Fletcher: Jonathan’ın izinde gidenlerdendir, uçmanın bir yerden bir yere gitmek anlamında olmadığını savunan bir martıdır.Bunu sivrisineklerin bile yaptığını düşünür.Bu yüzden Jonathan’ın öğrencisi olur. Kirk Maynard: Jonathan’ın izinde gidenlerdendir.Onun en başarılı öğrencilerinden olduğunu düşünür ve bu doğrultuda hareket eder. Chiang: Çok yaşlı bir martıdır.Ölümü beklemektedir. Yaşlı olmasına rağmen çok hızlı uçabilmektedir. Jonathan’ı eğiterek ona hızlı uçuşu öğretir.İyi de bir öğretmendir,hiçbir engelden yılmayan ve bildiklerini başta Jonathan olmak üzere diğer martılara öğretmekten büyük bir zevk duyan kişiliktir. Martı Jonathan’ın anne ve babası: Martı Jonathan’ın üzerine titreyen, onun iyiliğini isteyen, çocuklarının sürüye itaat etmesini ve liderlerinin sözünden dışarı çıkmaması gerektiğini öğütleyen sıradan bir ailedir. Jonathan’ın kendini sorgulaması, yaratılışının ve var olmanın temel gayesinin basit bir yeme-içme olmadığını dile getirmesi, alışılmışın dışına çıkma isteği ve çabası onlar için şaşırtıcı gelir. Sürü Lideri: Geleneksel davranışlara bağlı bir karakterdir. Jonathan’ın farklılıklarını hoş karşılamaz ve onu sürüden dışlar. Sanatçının kullandığı dil ve dile bağlı olarak şekillenen üslup,dil yapıları , çocuklara seslenen bir edebiyatta daha dikkatli bir biçimde işlenmiş olmalıdır.Çeviri eserler çevirmenin duygu birikiminden,bilgi birikiminden izler taşır, çeviricinin konuya olan hâkimiyeti ölçüsünde onun da dil ve üslubunu dikkate almak gerekir ki eserle ilgili genel bir yorum yapılabilsin.Martıda açıklayıcı anlatıma,öyküleyici anlatıma,betimleyici anlatıma başvurulmuştur. Anlatım; duru, akıcı ve yalındır hitap ettiği yaş grubunun kolaylıkla anlayabileceği yapıdadır. Türkçenin anlatım gücü ve olanaklarını bu eserde yoğun olarak gözlemleyemedim.Yukarıda bahsettiğim gibi çevirmenin birikimi dili kullanma becerisiyle harmanlanınca eser anlamlı kılınır.Eseri pdften okuduğumdan mı bilmiyorum ama inanılmaz derecede yazım ve imla yanlışı gözüme çarptı ve bu çok rahatsız ediciydi okurken umarım ben en eski baskılardan birini okuyorumdur dedim yoksa bu şaheser olan kitaptaki yazım ve imla yanlışı çocukta yanlış öğrenmelere sebebiyet verebilir. Anlatım, çocuğun beş duyusunu devindirici özellikteydi.Martının sıradanlığı reddedip farklı olmak uğruna girmiş olduğu çabalara bakarak eser için; özgürlük, özdeşleşme ve kişisel gelişim temalarını işleyen bir felsefi hikayeyi içerdiği söylenebilir. Çocuk edebiyatı merkezinde “çocuk” olması nedeniyle tanımından özelliklerine kadar birçok noktada üzerinde özenle durulması gereken bir konudur. Çocuğun içinde bulunduğu fiziksel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal-ahlakî gibi çeşitli gelişim özellikleri, ona sunulacak her türlü edebî ürünün çok dikkatli bir kontrol sürecinden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır. Çocuğa görelik, eğitimde çok kapsamlı bir ilkedir ve bu ilke bir ölçüde diğer ilkeleri de içermektedir. Martı için öğretici, öğüt veren bir yaklaşımdan uzak durulmuştur ancak verilmek istenen mesaj içerikle pekiştirilmiştir yani öğüt üslubundan uzak ancak içerisinde çocuğu sınırlarını aşmaya,tabularını yıkmaya yönlendirici bir anlatım esas kılınmıştır denilebilir.Eserde çocuğun cinsel kimlik ve rollerine değinen,vurgulayan ya da ima eden, kadına ve erkeğe yüklenen anlam arasında ayrım yapılmamıştır.Cinsellik eserin hiçbir yerinde karşımıza çıkmamaktadır.Bach’ın hayatını incelediğimizde bu eserde siyasal ve dinsel telkinden uzak durulduğunu söyleyemeyiz.Bu eseri okuduktan sonra ,Bach’ın bu eseri yazış aşaması, yazarken ara vermesi,o arada üç ayrı eser kaleme alması sonra tekrar bu esere dönmesi,psişik güçler,temel inanç felsefesi ve sistemi, dikkatimi çekenler arasında oldu ancak bu durumlar eserin içerisinde sembolik olarak barınmakta ve orta okul düzeyindeki bir bireyin buradan yeni çıkarımlara ulaşabileceğini göstermez. Denetimci ve baskıcı anlayışları onaylayan yaklaşımdan uzak durulmuştur eserde.Daima özgürlük,sınırlara takılı kalmama,ideallerin peşinden gitme gibi durumlar aşılanmıştır. Hiçbir şeyin hayal olarak görülmemesi gerektiği, hiçbir şeyden umut kesilmemesi gerektiği,yapılan iş zevkle yapılırsa, daha başarılı olunabileceği anlatılmaya çalışılmıştır. Çocuğa görelik, çocuğun ilgilerini, dil evrenini göz önünde tutmayı, hazırlanacak okuma metnini bunlarla örtüşmeye zorlar. Çocuk edebiyatına dâhil olabilecek eserlerin çocuğa göre olup olmadığını değerlendirilebilmek için; 1. Çocuğun ilgi ve ihtiyacını karşılaması, 2. Çocuğun dil dünyasını dikkate alıp onu zenginleştirmesi, 3. Çocuğa okuma sevgisi ve alışkanlığı kazandırması, 4. Çocukta merak duygusunu ve araştırma isteğini geliştirmesi gibi hassasiyetlerle kaleme alınmış olması gerekir. Jonathan Livingston, konuşan bir martıdır, filozoftur, yaşam dersleri verir, gelişime inanır, özgürlüğün temsilcisidir.Kendi potansiyelini keşfetme sürecinde cesur adımlar atan bir karakterdir ve okuyuculara cesaret, özgürlük ve hayatta kalma amacını buldurma konusunda ilham verir.Jonathan,durum ve şartlar ne olursa olsun sınırlamalara boyun eğmemenin timsali niteliğinde bir yaşam sergiler eser boyunca. Yaşamak için kişinin bir nedeninin olmasını salık verir bu eser okuyucusuna.Bu neden ne olursa olsun yeter ki hayata anlam katan kişiyi mutlu eden bir neden olmalı. Martı Jonathan’ın bulunduğu toplumda, diğer martıların yaşama sebepleri sadece temel ihtiyaçlarını karşılamaktı ama Jonathan’ın yaşama sebebi onların yaşama sebeplerinden çok farklıydı. Jonathan, sürüsündeki diğer martılardan farklı olarak dünyaya geliş amacının farkına varmış, bu farkındalık uğruna sürüsünden dışlanmayı göze almış, karşısına çıkan zorlukları azmi ve kararlılığıyla yenmeyi başarmış bir martıdır. Jonathan, diğer martıların tabularını ve kalıplaşmış düşüncelerini yıkmaya ve onlara yol göstermeye çalışmıştır. Ama toplumun kurallarını sorguladığı ve halkı düşünmeye yönlendirdiği için toplum tarafından ötekileştirilmiştir. Özgürlüğün ve esaretin yaratıcısı toplum değil bizzat insanın kendisidir. Bireyi engelleyen ve sınırlandıran zincirler, insanın zihnindedir. Birey kendini bulmadığı sürece özgür olamaz. Kitapta martının hayalleri için yaptıkları onu diğerlerinin gözünde ötekileştirip toplumdan uzaklaştırdığı halde kendi hayatı peşinde koşan kendi hayallerine odaklanan ve bunların peşinde azimle ilerleyen bir martıyı okuyoruz. Ama sanki martıyı değilde o martı topluluğunun içinde saklanmış kendimizi okuyoruz; susan, o ne der? Komşu nasıl bakar? İnsanlar ne der? Sorusu altında ezilmiş kendimizi okuyoruz. Aslında hepimiz bu değil miyiz? Ailemizin istediği gibi ilerleyen insanların istediği gibi yaşayan kendini baskılayan bireyler olarak yaşamıyor muyuz? Kaç kişi gerçekten hayallerinin peşinde ilerlemiştir aramızda? Kaç kişi komşu ne der sorusunu umursamamıştır çoğumuzdan sadece bazıları değil mi? Kitapta ki martı bize hayallerimizin hedeflerimizin peşinde koşmamızın toplumun değil kendi düşüncelerimizin önemli olduğunu öğretiyor. Kitap tamamen bu düşünce üzerine kurulu yazılmış bir fabl, insan için motive edici ve hayata farklı bir pencereden bakmayı sağlayan bir kitap. Okuduktan sonra insan kendini o toplumun altında ezilmiş martılar yerine koymaktan geri duramıyor.. Tarih özgürlüğü için mücadele eden, hayallerinin peşinden giden ve sınırları zorlayan insanları yazmıştır. Burada toplum kurallarına uymayan bireyin, iktidar için tehdit unsuru olduğunu ve cezalandırılıp toplumdan nasıl dışlandığını görmekteyiz. Jonathan'ın toplumdan dışlanması günümüzdeki bireylerin benzer deneyimlerini anlatarak, farklılıkların kabul edilmesi ve özgünlüğün teşvik edilmesi gerektiğini hatırlatır. Toplumun içinde yer alırken, bireylerin kendi özgünlüklerini ifade etme cesaretini bulmaları önemlidir. her birey, yetişkin her insan kendisi ile ilgili aldığı kararlardan ve sergilediği davranışlardan topluma aykırı olmadığı sürece ve bir başkasını etkilemediği sürece kendisi sorumludur. İnsanların isteklerinin, ideallerinin farklı olması bu zamana kadar aslında toplumdaki hiçbir bireyi hiçbir şekilde ilgilendirmedi, ilgilendirmeyecek. Martı Jonathan Livinston, içeriği ve derinliğiyle okuyuculara çeşitli düşünceler ve anlamlar sunan bir kitap olmakla birlikte aslında insanın doğasının, özgürlüğünün ve bireysel potansiyelinin keşfi üzerine derin bir anlatı sunar. Livingston'ın hikayesi, okuyuculara cesaret ve motivasyon verir, öz benliğini bulma konusunda kişiye ilham verir. Martı; bize hayallerimizin, hedeflerimizin peşinden koşmamızın önemli olduğu öğretisiyle bize mesajını veriyor. Bu düşünce üzerine yazılmış bir fabl, insan için motive edici ve hayata farklı bir pencereden bakmayı sağlayan bir kitap. Jonathan'ın başarıları diğer martıları etkilemesi durumunda insanların cesaret bulabilecekleri bir metafor olarak okunabilir. Ayrıca kitapta başka bir martı olan Fletcher ile yapılan sohbetler aracılığıyla derin bir felsefi düşünce sunulur. Bu sohbetlerde, hayatın anlamı, mutluluk, kader, sevgi gibi evrensel konular ele alınır. Okuduktan sonra insan kendini o toplumun altında ezilmiş martılar yerine koymaktan geri duramıyor. İnsanı simgeleyen bu kitap; dili oldukça sade ve akıcı. Ayrıca, kitapta yer alan alıntılar da oldukça etkileyici ve düşündürücüdür. Örneğin, "Birinci yasamız, hayatta kalmak. İkinci yasamız, bir işe yaramak. Ama bir şey olma yolunda sürümden geri kalmamalıyız." gibi birçok alıntı, kitabın temalarını özetler ve okuyucuları derin düşüncelere sevk eder. Sonuç olarak, "Martı Jonathan Livingston", cesaret, başarı, bireysellik ve özgürlük gibi konuları ele alırken, okuyuculara bunları hayatlarına uygulama cesareti verir. Kitap, hayatımızdaki sınırlamaları aşma isteğimizi artırırken, bireyselliğin önemini vurgular. Bu kitap, okuyuculara daha büyük bir amaç için yaşama cesareti verirken, özgürlük ve bireysellikle ilgili değerleri yansıtır. Bir oturuşta biten bir kitabın verdiği mesajlar dolu dolu olsa da iki konuda eleştiri yapacağım. Kitapta çok fazla benzer resimler kullanılmış olmasa da olurmuş. Diğeri de yazarın mesaj vereceğim diye sürekli bazı cümlelerde tekrara düşmüş olması. Hepimiz adına Dünya denen gezegenin içinde 'yaşayıp' gidiyoruz. Ama kaçımız gerçekten yaşıyoruz? Kaçımız bize çizilen sınırları aşıp daha ileriye daha ileriye ve daha çok ileriye gidebilmek için sınırlarımızı aşıyoruz? Bugün başınızı çevirip de etrafınıza baktığınızda size sınırların ötesine de geçebileceğinizi hatırlatan kaç kişi var? Sanki herkes sınırlar belli kurallar belli der gibi birbirinin kopyası bir hayat yaşıyor. Peki biz ne kadar özgürüz? Yaşamın bize sunduğu sonsuz güzelliklerden, imkanlardan kaçımız sınırsızca faydalanabiliyoruz? Sadece toplumun bize layık gördüğü kadarını yaşıyoruz. Hatta toplumun izin verdiği ölçüde düşünebiliyoruz! Peki bu düzen hep böyle mi devam edecek? Bu düzene dur diyecek bütün sınırları aşıp zihinleri cilalayıp bize sınırların zorlanabileceğini ve hatta mükemmelliği arayanlar için sınırların olmadığını gösterecek kimse yok mu? Bize uçabilmeyi, daha yükseğe daha yükseğe ve çok daha yükseğe uçmayı öğretecek biri var aslında: Martı Jonathan Livingston. Evet, bir martı.İçinde bulunduğu toplumdan sırf uçmak istediği için dışlanan bir martı. Uçmanın sırf sabahtan akşama kadar insanların fırlattığı bayat ekmekleri yakalamaktan ibaret olmadığını ve uçmanın daha yükseğe ama daha çok yükseğe uçup özgür olmanın mümkün olabileceğini düşündüğü için dışlanan bir martı. Tanıdık geldi değil mi? Sırf yaşamak istediği için ve insan olmanın sadece çalışıp para kazanmaktan ibaret olmadığını düşündüğü için dışlanan insanlar gibi. Martı Jonathan Livingston, açtı ama özgürdü.. Ve artık tek başına değildi. Çünkü artık onun gibi düşünenlerin daha nicesi vardı. Nasıl olsa bir kere sesini çıkarmıştı.Sesini çıkarmadan seninle aynı düşüncede olan birilerinin olduğunu bilemezsin öyle değil mi? Hayat doğum ve ölüm arasına sıkıştırılmış bir çizgiden ibaret ilerlemektedir.Bu çizginin yamuk ya da düz olmasının belirleyicisi bizleriz.Yazarın Martı metoforu üzerinden ilerlemesi,insanı insanla anlatmaya gerek görmemesi,kendi türümüze ibret olacak milyonlarca varlık arasından martıyı seçmesi kuşların hareket alanlarının genişliğinden dolayı özgürlük kelimesi ile özdeşleşmesindendir.Bu kitap geçen dönem incelediğim “Ben Bir Gürgen Dalıyım”kitabıyla işte tam bu noktada benzerlik gösterir.Martı Jonathan,edebiyatımızda Küçük Kara Balık,Dönüşüm,Hayvan Çiftliği tarzında izlek üzerinden hem çocuk hem yetişkene hitap eden eserler arasında sayılabilir.
Martı Jonathan Livingston
Martı Jonathan LivingstonRichard Bach · Epsilon Yayınları · 201167,4bin okunma
·
272 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.