Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

591 syf.
8/10 puan verdi
❝Heidegger, Tekniğe İlişkin Soruşturma'da Yunanca'daki aletheia kavramına ilgi çekici bir bakış fırlatır: Lethe sözcüğü Yunan dilinde 'unutuş' anlamına gelmektedir, alethes ise 'hakiki, doğru'. Anlaşılan o ki, hakiki bir Yunanlı olan
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
'a göre de alethes, esasında 'anımsanmış anlamına geliyordu; ve doğruluk yani hakikat, ister hatırda olsun ister unutulmuş, her zaman varlık hâlindeydi. ❞ İlk başta sayfa sayısından gözüm korkmuş olsa da kitabın diyaloglardan oluşması ve sade, basit bir dil kullanılması rahat bir şekilde okumamı sağladı. Kitabın diyaloglardan oluşmasının bir sebebi de, 
Sokrates
Sokrates
'in ünlü Maiotik Yöntem'i: İroni ile soru sorar ve kişinin akıl yürütme ile cevabı bulmasını sağlar. Yazarı
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
olsa da, asıl ön plana çıkan
Sokrates
Sokrates
'in ve mecliste bulunan diğer filozofların tartışmaları. Adalet üzerine konuşmakla başlıyorlar; adalet nedir, adaletli insan mı yoksa adaletsiz insan mı mutludur? Bu sorulara direkt yanıt bulamayacaklarını fark edince
Sokrates
Sokrates
ortaya bir fikir atıyor, bireyde adaletin bulunmasının zor olduğunu ve bu yüzden iyi kurulmuş bir
Devlet
Devlet
te adaleti yakalayıp bunu bireye uyarlamanın mümkün olabileceğini söylüyor. İdeal
Devlet
Devlet
i inceleyebilmek için de onu aşama aşama oluşturmaya başlıyor. Önce insanlar var, ihtiyaçlarını karşılayabilmek için farklı görevler üstleniyorlar, bunları yönetecek bir koruyucu olması gerekiyor, eğitim ve sosyal hayatı düzenliyorlar gibi gibi. İnsanların belirli cevherlere sahip olduğunu, ve herkesin kim olursa olsun kendisine en uygun olan işi yapması gerektiğini söylüyor. Yapması adaleti ve devleti adil kılıyor, yapmaması ise tersine adaletsizliği ve devletin sonunu getiriyor. Yine sosyal hayat ile ilgili düşüncelerinden biri, çocukların ortak olması gerektiği. Hepsi işini bilen bakıcıların gözetiminde aynı eğitimden geçerse, gerekli erdemler onlara kazandırılabilir. Bu şekilde devletteki birlik ve beraberlik güçlenir, devlete karşı olan herhangi bir şeyden sakınırlar. Aynı zamanda kadınların da erkeklerdeki yetilere sahip olabileceklerini ve insanların cinsiyet gözetmeksizin yetenklerine göre sınıflandırılmaları gerektiğini vurguluyor. Devletin erdemlerin ne olması gerektiğini de uzun uzun tartışıyorlar. En sonunda ölçülülük, cesaret, bilgelik ve adalet olarak dört erdem olduğu sonucuna varıyorlar.
Sokrates
Sokrates
, akıl ve öfkeyi birleştirip uzlaştıran şeyin müzik ve idman olduğunu ve bunları içeren bir eğitimden geçerek büyütülmüş kişinin ölçülü davranacağını söylüyor. Şiir ve edebiyat gibi topluma ve devlet düzenine aslında o kadar etkisi olmadığı düşünülen şeylerin insanın ruhlarındaki düzenin altüst olmasına ve dolayısıyla da devletteki düzenin de bozulmasına neden olacağını, bu yüzden sanat alanında sınırlamalar getirilmesi gerektiğini düşünüyor.  Sanat konusundaki bu düşünceleri bir anlamda
Sokrates
Sokrates
ve
Platon (Eflatun)
Platon (Eflatun)
'la bağdaştırılan İdealar dünyası ve nesneler dünyası kavramlarından geliyor. Bunu kendi deyimiyle şu eğretilemeyle anlatıyor: Ressamın, benzerini yapmaya çalıştığı nesne, o sedirin özü olan tek gerçek, yani İdea mıdır, yoksa marangozun yaptığı sedirler mi? Cevap: Marangozun yaptığı sedirler. Yani ressam görünüşün taklidini yapar, onunki gölgenin gölgesidir. Bunu ozanların yaptıklarıyla da eş tutar. Yine idea fikrini temel alan
Sokrates
Sokrates
şunu diyor: ❝Güzel olan birçok şeyi görüp de mutlak güzelliği göremeyen, ya da onu gören kimselerin ardından gitmeyen; adil bir sürü şeyi görüp de adaletin kendisini göremeyen kişiler her şey hakkında sanılara sahiptirler, ama sanıların ardında bulunan gerçekten habersizdirler.❞ Böyle kişiler güzel seslerden, renklerden, biçimlerden haz alırlar ancak mutlak güzelliği gerçek bir varolan olarak görmezler. Bu kişileri de filozof değil, filodoks yani sanı seven olarak tanımlıyor. 3 tür insan vardır; bilgi seven, onur seven, para seven. Ekmek, içki ve et gibi doyuran ama geçici şeylerdense; akıl, bilgi ve düşünce türünden erdemlerin daha gerçektir ve varlığın özüne daha yakındır.  Bunlar ruhun ihtiyaçlarını giderecek şeylerdir ve bu yüzden bilgi edinme hazzı daha haz ve mutluluk verir. Tecrübe ve bilgi olarak en iyi karar verebilecek kişiler bilgi seven kişiler, "filozoflar"dır. Filozoflar aynı zamanda
Sokrates
Sokrates
'in Mağara Alegorisi'nde mağaradan çıkıp gerçek dünyayı (idealar dünyasını), güneşi (iyi ideasını) görebilenlerdir. Geri mağaraya dönüp insanlara bunu anlatacak ve onların dışarı çıkmasına öncülük edecek kişi de odur. Bu yüzden koruyucular savaşçı olmalarının yanı sıra, filozof da olmalıdırlar. Devletin en üstün görevlerini üstlenecek olanlara, koruyuculara verilen eğitim halka da verilen müzik ve idman eğitiminin yanında aritmetik, geometri ve astronomiyi de içermesi gerekir. Çünkü ruh, sayılar yoluyla, görülür dünyadan varlığın özüne doğru yürüyebilir. Ve astronomide önemli olan gökte dönen olaylar değil, bu çalışmalar sayesinde ruhun düşünen tarafını aktif hale getirmektir.  Aristokrasiyi yani "en iyilerin yönetimi"ni  kurduktan sonra bunu diğer yönetim şekilleri ile karşılaştırıyor ve her birini bireye indirgeyerek, devletin özelliklerini insana vererek düşünüyor. Yaptığı sıralamada aristokrasi en başta, sonra timokrasi, oligarşi, demokrasi ve tiranlık geliyor. Aslında bu devlet düzenlerinin birbirlerine dönüşmüş halleri olduğunu ileri sürüyor. Aristokrasideki adaleti bulup insana uyguladıktan sonra şu sonuca varıyor: ❝Şimdi de adaletsizlikten fayda geleceğini ve adaletin faydasız olduğunu iddia eden adama dönüp şunu söyleyelim (Burada ona karşı çıkan Sofist Thrasymakhos'a sesleniyor aslında) : Sen, bu içimizdeki bir sürü başı olan canavarı ve aslanı besleyerek o insanı da aç bırakıp güçsüzleştirmenin kişi için faydalı olacağını  söylüyorsun; böylelikle o canavarlar insanı her istedikleri yere götürecek, birbirlerini idare edeceklerine sürekli kavgaya tutuşup birbirlerini ısıracak ve kemirecekler. Fakat adaletin faydalı olduğunu söyleyecek olsak içimizde bulunan o insanın ötekilere hükmetmesini, onları olabildiğince dizginlemesini istemiş olacağız. O hâlde, adaleti savunan kişi her bakımdan haklı olduğu gibi, adaletsizliği savunan kişi ise her bakımdan haksızdır. Hazlar olsun, onur olsun, çıkarlar olsun her konuda böyledir, adaletten yana olan kişi yanlışa düşmez, onu kötüleyen kişi ise bindiği dalı kesmekte olduğunun farkına bile varmaz.❞ ~11.05.24
Devlet
DevletPlaton (Eflatun) · Şûle Yayınları · 201026,8bin okunma
39 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.