Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Atomculuk fiziksel dünyanın gerçekliğini, çoklukçu bir teori aracılığuyla Elea mantığının kaçınılmaz etkilerinden kurtarmak için ortaya koyulan son ve en başarılı prişimdir. Bu düşüncenin rakiplerine göre Anaksagoras'in tohumlarının sonsuz bölü nebilirliği ve niteliksel farklılıkları, sorudan kaçınmak gibi görünüyordu ve onlar da çözümü daha ziyade Pythagorasçılığın yeniden düzeltilmiş versiyonunda buldular Aristoteles, daha az tarafsız olduğu ruh hallerinden birinde (De Caelo, 303a8), onla in da bir sekilde, mevcut olan her şeyin sayılardan ibaret olduğunu ya da sayılardan punleştiğini iddia ettiklerini söyler: "Bunu açıkça göstermiyor olabililer, ama de mek istedikleri budur. Aristoteles düşüncelerimizi Pythagorasçılara kadar, ana de haklıdır fakat Parmenides'e borçlu olduğumuz netlikle birlikte (s. 64) atomcular bunların, matematiksel rakamlar ve doğal dünya arasındaki ayrılmaz boşluğu gözden kaçırdığını düşünmüşlerdir. Bu dünya birimlerden yapılmışsa, bunlar katı fiziksel madde birimleri olmalıdır. Leukippos ve Demokritos'u tutarlılıkları ve işe doğal başlangıç noktasından baş lamalarından ötürü övüldükten sonra Aristoteles, onların teorisinin olanın tek ve ha- reket ettirilemez olması gerektiğini savunanların tepkisinden nasıl kaynaklandığını şöyle açıklar: "Boşluk değildir ve ondan ayrı bir boşluk olmadıkça gerçeklik hareket edemez veya eğer onları birbirinden ayı tutacak hiçbir şey yoksa şeyler birden fazla da olamaz." Ve şöyle devam ediyor (GC, 325a23): "Fakat Leukippos mevcut şeylerin varoluşlarını veya yok oluşlarını veya hareketle rini ya da çokluklarını ortadan kaldırmayacak ve duyularla mutabakat sağlayacak bir teori bulduğunu düşünmüştü. Fenomenleri bütünüyle kabul ediyordu, ancak birlik savunucularına boşluksuz bir hareketin olamayacağını, boşluğun olmayış olduğunu ve olandan gelen hiçbir şeyin var olmadığını, zira kesin bir ifadeyle. dırın tamamen dolu olduğunu ifade ediyordu. Fakat böyle bir varlığın da bir bir- lik olmadığını iddia ediyordu. Bu, sonsuz sayıda ve görülemeyecek kadar kaçak şeylerden oluşur. Boşluk içinde hareket ederler (çünkü boşluk vardır) ve onların birleşimi, varoluşlarına, ayrılmalarına ve çözulmelerine neden olur. Eger temas edecek olurlarsa etkir ve üzerinde etki ederler (çünkü bu şekilde bir değildirler) ve bir araya gelmek ve birbirlerine kenetlenmek suretiyle ürerler. Gerçek bir birlik asla çokluğa yol açmaz, gerçek bir çokluk da birliği yaratmaz. Bu imkânsızdır, fakat Empedokles ve digerlerinin dediği gibi, şeyler gözenekler vasıtasıyla tesirler icra ederler, bu yuzden Leukippos değişimin ve etkimenin her türünün şu şekilde gerçekleştığını iddia etmiştir. Çözünme ve yok oluş boşluk vasıtasıyla meydana gelir, katı cisimler içeri kaydığında (yani boş alanları doldurmak için) büyüme de böyle gerçekleşir." Leukippos burada Eleacı varoluş koşullarının sıkı bir şekilde yerine getirilmesinde ısrar etmiş gibi gösteriliyor. Olan, bir plenum (doluluk, madde ile dolu yer) olmalıdır (bak. Parm. 8.22-5). Gerçek anlamda var olma ve yok olma imkânsızdır. Tek olan çok haline gelemez, çok şey de tek olamaz. Dolayısıyla temas halinde bulunan atomlardan oluşan şeyin kararlılığı bir birlik değildir; bu yolla yeni tek bir varlık bile üretilmez. Eğer hem Eleacı varlık koşullarını tatmin etmek hem de fiziksel bir dünyaya olanak vermek istiyorsak, sadece tek bir şey gereklidir: Boş uzay. Parmenides'e göre varoluşun doğası, onun düşündüğü gibi boşluğun düşünülemez olmasını talep etmemektedir. Leukippos'un bu zorlukla başa çıkmak için kullandığı yöntem, yani "boşluğun henüz var olmadığı iddiası, var olan her şeyin, cisimsel formda var olduğuna dair evrensel varsayımı hatırladığımızda kulağa daha az paradoksal gelmekte. Dolayısıyla geometrik figürlerin var olduğuna inanan Pythagorasçılar onlardan fiziksel bir dünya inşa etmekte hiçbir zorluk görmediler. Parmenides bundaki kusurları tespit etti, fakat duyarlı-olmayan gerçeklik yaklaşımını bizzat kendisi bir küre ve tam olarak tanımladı ve bu üslup, bizim bu yargıdan şüphe duymak için nedenimiz olmasına rağmen (s. 43), Burnet'ın onu maddi olarak kabul etmesine neden olan şeydir. Leukippos da konunun bu yönünü gözden kaçırmadı. Gerçek bir mevcudiyeti olan şeyin maddi olması gerektiği varsayımını netleştirip açıklığa kavuşturdu. Ancak bunu söylemek, onun her yerde sürekli mevcut olduğunu ima etmez. Onun işgal etmediği yerler olabilir. ancak açıkçası bu mekânların kendilerini varlık veya var olan bir şey olarak adlandırmak yanlış olur. Bugün bir kutuya bakıp içinde "hiçbir şey yok" diyen biri, boşluğun varlığını inkar ettiğini söylediğimiz taktirde aynı şekilde kendisini yanlış ifade ettiğini iddia edebilir. "O zaman" diye düşündů Leukippos, "Burada filozofların Eleacı varlık ilkeleri üzerine fiziksel bir dünya inşa etmesini tek başına engelleyen bir yanlış anlama var" Empedokles ve Anaksagoras ise bunu yapmadılar. Olana, duyarlı nitelikler atfederek (Parm. 8.38-41) ve Anaksagoras'ın durumunda olanı bölünebilir hale getirerek (Parm, 8.22), boşluksuz hareketi kabul etmek suretiyle bu noktayı aştılar. Boşluğun kabul edilmesi, beraberinde cokluk ve hareket olasılığını getirdi. Her biri Eleacı varoluş koşullarını tatmin eden temel gerçekliklerden oluşan bir kozmosun inşası için başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktu çünkü varlıkın (Öv) yerini varlıklar (όντα) aldı. İşte maddenin atomik yapısına dair Avrupa'daki ilk teori bu entelektüel kökenlerden yayılmıştır
·
134 görüntüleme
Welat Boran okurunun profil resmi
Kojîn Karatanî, pirtûkê xwe de dibêje ku lêgerîna arkheyê qenebe ne tenê mesela "zanistî" û "maddîyatê" ye. Jixwe vana piçek dibe anakronîzm. Lêgerîna arkheyê, di heman demî de girêdayî arkhosê ye. Nexwe, aya di serdema atomparêzan de (BZ ss. 5.) dêvla arkhos an jî tîranek, demokrasî û rêveberîya kolektîf pêşketîbû? "çünkü varlıkın (öv) yerini varlıklar (όντα) aldı." Anku ne pêşketî be jî, daxwaza pêşxistinê hebû?
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.