Doğrusunu söylemek gerekirse Mücella nın aklına, fikrine, hayat tecrübesine muhtaç değildi bu kadınlar. Geliyor ve içlerini döküyorlardı sadece. "Anlatmazsam ölürüm" bır dertleri vardı çoğunun. Diğer yandan "dağlar olsa taşımaz" derdini ufacık bir sıkayetle anlatan, incir çekirdeğini doldurmaz sırrını ise dünyaya atom bombası atılacak da bır tek kendisi biliyormuş gibi büyütenler de eksik değildi.
Ama hepsi ne varsa döküp saçıyor, üzerindeki ağırlığı bir pazar küfesı devirir gibi Mücella nın sırtına boşaltıyor, ondan sonra da çekip gidiyorlardı evlerine. Herkes onu dinliyor ama ardından kendı bildiğini okuyordu.