“Dertlerin en acısı, çünkü ümit vermiyor; dertlerin en korkuncu, çünkü kendi kendini besliyor ve bir dostun verdiği ilacı bile kabul etmiyor, öyle bir dert ki, dudakları cennet meyvelerinden daha tatlı zehirlerle soldurur, en katı yürekleri Kleopatra'nın incisi gibi eritip bir gözyaşı seli haline getirir, öyle bir dert ki, bütün merhemler, bütün bilgiler bir araya gelse ona deva olamaz. Öyle bir dert ki, esen rüzgarla, solmuş bir gülün kokusuyla, bir şarkının nakaratıyla beslenir, tıpkı bahçenin bütün çiçeklerinden bal toplayan bir arı gibi, ıstıraplarının ezeli gıdasını etrafında bulduğu her şeyden alır. “