bana sorularla gelme Mirim
hangi zamandan geldim bilmiyorum
ben bu dünyanın kara lekesi
öteki diyarların savrulan kumuyum
çöl benim içimde
kirli ayaklarımla bastım
teyemmüm edilen toprağa
aşkı bildim,sözü incittim
binlerce kez gücendim de
(en çok da kendime)
kimseye diyemedim
içime akıttım yağmurlarımı
kül oldum da
bir dikenin gölgesinde seyreyledim
gülün azametini
kulak kabarttım
sabah ezanına karışan
kırlangıçların zikrine
ram eyledim
günahkâr bir müridim
aşkın bütün dergahlarından kovulan
bana sorularla gelme Mirim
herkesin, herkesin herkesi olduğu bu çağda
kendimin yabancısı, gölgemin ayrısıyım
hiçliğin başkenti
kıyısıyım hırçın denizlerin
yorgun ve terli atlar gördüm
ölüme susamış
içimin baltalanmış ormanlarında konuşlanmış
konuştum duyulmadı sesim
uyuyordu dünya
bana sorularla gelme Mirim
sessizliğin delirten gürültüsüyüm
gecenin fecrinde saatin akrebi
(kalbimi sokuyorum durmadan)
ünlemiyim kahır ve acı cümlerinin
ondan gayrısını söylemez dilim