Yine bu olayın bir benzeri yaşanmıştı ve ben bu insan müsveddelerine uygulanması gereken cezanın palayla onları budamak olduğunu söylemiştim. Çünkü nasıl ki bu kızın hayatında hiçbir şeyin telafisi olamaz ve giden akıl sağlığı geri döndürülemez ve sadece yaşamaya ikna edilebilirse, o heriflerin de hayatında geri döndürülemez bir kayıp olmalı. Üstelik bu öyle bir kayıp ki bir daha aynı zevki alabilsin bu hayattan da görelim. Bence üstüne bu insanlar kör edilmeli. Çünkü bütün mevzu gören gözlerinden çıkıyor. Dünyasını her anlamda karartacaksın. Hapse atmaya gerek yok. Hapisler bunlarla dolu. Bu tür varlıklar o kadar iğrenç ki, içerde de aynı davranışa hemcinsleri tarafından maruz kalıp, sözde yaptıklarının bedelini başka bir ayı oğlu ayıyı tatmin ederek ödüyorlar. Bu bir ceza değil, bir başkasının ödülüdür. Tecavüz hiçbir koşul altında ve hiçbir sebeple kabul edilemez. Kısas gerekir. Kısas kızın acısıyla ve onun gönlünün soğutulması, içindeki ateşin sönmesiyle elde edilebilir. Ailenin intikam duygusu devlet tarafından gereken şiddetle giderilmelidir. Devlet bunun için vardır. Milletin vergisiyle bunlara yalandan barınma, yeme içme, spor yapma, açık havayı görme hizmetleri sağlanarak ceza olmaz. Ne olacak biz kendi kendimize öfkeden kudurup kudurup oturacağız. O kadar. Hukukun adaletle ilgisi kalmadı. Ne zamanki suçu sabit, herhangi bir şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlı olan bu tür azmış itlerin hayatı insan haklarına dayanılarak, mazlumun hayatından üstün tutulmadan gereken yapılır adalet gelir. Ama topaldı, iyice yatalak mı oldu nedir artık yolda da yürümüyor. İşimiz Allah'a kaldı. Zalimlerin gözlerinin yuvalarından fırlayacağı o günden sakınsınlar. Ama nasıl olsa kaçamayacaklar. Allah intikam alanların en büyüğüdür.