Başkalarının arasındayken birbirlerine yabancı olmalarını, yabancı ve düşman olmalarını uygun bulan derin bir duygu vardı içinde. Bu insanlar ikimiz arasındaki ilişkiyi türlü türlü yorumlayabilirler, ama gerçekte nasıl olduğunu bilemezler, diye düşünüyordu. Böyle olması, hatırladığı anları daha da yüceltiyor, başkalarının bakışlarının, kelimelerinin değmediği, hatta hiç kimsenin bilmediği anlar olarak saklıyordu. Bu anların burada hiçbir varlığı yok, yalnızca onda ve bende varlığı var, diye düşünüyordu kendi kendine. Bir sahiplik duygusu hissediyordu o zaman. Başka hiçbir yerde hissedemediği bir duygu. Ona en çok sahip olabildiği yerler, yabancılardan oluşmuş bir kalabalığın ortasında, onun kendisine pek seyrek bakabildiği yerlerdi.