Gönderi

Büyükçe bir masanın arkasında polis ağası oturuyordu ciddi ciddi. Buz gibi bakışlarını uykulu suratıma çevirdi. —Nasılsınız? Nasılsınız? Nasılsınız? Dedim. Gece yarısı beni yatağımdan kaldırıp getirdiğinize göre önemli bir diyeceğiniz vardır. —O gülücük artığını aptal suratından silmen için sana on saniye veriyorum. Diyeceklerimin kulak ver. —Anlat bakalım? Beni dayaktan geberttiniz, suratıma tükürdünüz, yaptığım yapmadığım sürüyle şeyi anlattırdınız, sonra da cinsi sapıkların, ayyaşların, itin uğursuzun arasına kapattınız. Yetmedi mi? Yoksa yeni bir işkence türü mü deneyeceksiniz üstümde? —Sen kendine yapacaksın o işkenceyi... Dedi polis ağası sert bir sesle. Koca Tanrı'nın izniyle sonunda çıldırırsın vicdan azabından! Daha ağzından bir tek sözcük çıkmadan anlamıştım ne söyleyeceğini. Kedilerin sevgilisi yaşlı kadın kent hastanelerinden birinde öbür dünyaya göç etmişti. Hızlı vurmuş olacağım kafasına. İşte yapacağımı yapmıştım. Gözümün önüne miyavlayan kediler, süt arayan tekirler geldi. Zavallı, yaşlı kadın onların sırtlarını kaşıyamayacak, onları okşayamayacaktı artık. Hırsızlık, kitap yakmak, dövüşmek derken cinayet de işlemiştim böylece. Daha on beş yaşındaydım topu topu.
Sayfa 66
·
29 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.