Gönderi

224 syf.
8/10 puan verdi
·
26 günde okudu
Şeytanın Kötüsü: İnsan
Bugünkü konumuz okurken beni etkileyen çokça altını çizip düşündüğüm o kitap: Şeytan’ın Günlüğü. Öncelikle konusundan biraz bahsetmem gerekirse şu şekilde açıklayabilirim. Kitabımızın konu aldığı şeytan cehennemde canı sıkıldığı için ve insanları daha yakından tanımak için dünyaya Amerikalı bir milyarderi öldürerek onun kılığına girmiş bir vaziyette gelir. Hikayenin sonuna altını çizdiğim noktalara değindikten sonra gelmek istediğim için şuanlık orayı es geçelim. Kitapta ilk altını çizdiğim cümle şu oldu: “Evrendeki en saçma aynalar gözlerdir, yalnızca yansıtmayı becerirler de karanlıkta bu zavallı hünerlerini bile yitirirler.” (sayfa10) Şeytan bu satırları günlüğüne yazarken karanlığa alışmaya çalışıyor fakat ona o kadar korkutucu geliyor ki kendine bu korkuyu yediremiyor ve insanın ne kadar korkusuz olduğuna şaşırıyor. Karanlık bir odada bilinmezlik içinde nasıl gözlerini kapatıp uyuyabiliyorlar diye düşünmeden edemiyor. “Yaşamın yitip giden her bir saniyesine sihirbaz titizliğiyle eşlik eden bu sayacı bağırlarında nasıl taşıyabilirler?” (sayfa11) Bu cümlede ise şeytan yine korku içinde şunu düşünür: Aynı anda hem yaşama hem ölüme olan uzaklığı sayan kalp atışı nasıl insan için normal bir şey olabilir? “Tıpkı duyma gibi görmenin de aklın önünde ne büyük engel oluşturduğuna ikna oldum: Şu dünyada dahilerin kör, en iyi müzisyenlerin sağır olmasına şaşmamalı.” (sayfa35) “Geride bırakabilmesi, insanın en mucizevi kabiliyetidir.” (sayfa54) Okurken sinirlendiğinde söylediği bir söz beni gülümsetmişti bunu koymadan olmaz diye düşündüm :) “Galileo dönemleri geçti artık Bay Wandergood, artık dünyanın döndüğünü hepimiz biliyoruz!” (sayfa58) “Yalnızca başkalarını aldatabilene nasıl büyük yalancı denir? Asıl kendine yalan söyleyip bir de ona inanacaksın- işte sanat budur!” (sayfa70) Bu satırları okurken kendine yalan söyleyecek kadar çaresiz kalmak ya da gerçekleri görmezden gelmek güçsüzlük müdür yoksa kabulleniş midir sorusu aklımda çok dolaştı. Bu sorunun cevabı da herkesin kendi içinde. “Aşk’a dokunma dostum: Çünkü sonsuzluğa şöyle kısacık bir bakış atabilmen ancak onun aracılığı ile mümkündür.” (sayfa72) Şeytan da aşık olur. Ama insanlar bunu bilmemeli. Bu satırlar bu günlüğü okuyanlar arasında bir sır olarak kalmalı… Kitaptaki en etkilendiğim yerler şu satırlardı: “Kukla tiyatrosu nasıldır, bilir misin? Kuklalardan biri yırtılırsa diğeri ile değiştirilir, ama tiyatro devam eder, müzik kesilmez, izleyiciler sevinçle alkışlar, çok ilginçtir. İzleyici, yırtılmış kuklayı nereye attılar diye endişelenir mi, hiç onu çöp kutusuna dek izler mi? Hayır, oyunu izlemeyi sürdürür ve eğlencesine bakar. İşte her şey Bana da böyle eğlenceli gelmişti; davullarım davetkâr biçimde çalınışı, kuklaların attıkları matrak taklalar öylesine hoşuma gitmişti ki, Bende bizzat aktör olmak istemiştim… Ah, nereden bilecektim, bütün bunların oyun olmadığını; eğer kukla sensen o çöp kutusunun bu kadar korkunç olduğunu; kuklaların da yırtıklarından kan sızdığını- aldattın Beni ey en yeni dostum!” (sayfa74–75) Şeytan gerçeklerin farkına varmaya başlar. İnsanoğlunun hayatının düşündüğü kadar eğlenceli olmadığını anlar. Girdiği bedende kendini kukla gibi hissetmeye başlar. Mutlu değildir. İçten içe hayal kırıklıklarına bürünmeye başlar… Biraz da şu satırlardaki hayal kırıklıklarına bakalım: “Burada herkes nasılsa öyle var oluyor ama kimse şu anda olduğu gibi var olmak istemiyor - Benim eğlenceli tiyatro sandığım şey, işte bu bitmek tükenmek bilmez sahtekarlıklar süreciymiş.” (sayfa76) “Burada herkes birbirini mahkemeye sürüklüyor: Yaşayanlar ölüleri, ölüler yaşayanları; herkes bir diğerinin Tarihini, Tarihi ise bizzat Tanrı’nın kendisi yargı önüne çekiyor.” (sayfa76) “Geçmişin ne kadar karanlıksa bugünün o kadar aydınlık görünür.” (sayfa89) Yukarıda yazdığım satır beni düşündürtmedi değil doğrusu. Bu cümlenin tehlikeli olduğu kanısına vardım. Bir yerde doğruluk payı var. Mesela geçmişte 10 kötülük yapman ile şuan 8 kötülük yapman arasında değişen tek şey senin daha az kötülük yapmandır. Bu seni iyi biri yapmaz. Sadece senin uzun vadede değerlendirildiğinde belki de iyileşmekte olan biri olduğunu gösterir. Bu yüzden ben bu cümleyi şuna çevirmek istiyorum. “Geçmişin ne kadar karanlıksa (sana bağlı olarak) bugünün daha az karanlık görünebilir.” “Darağacı kötüdür tabii, ama asıl etrafındaki meraklılar Bay Wandergood, asıl katlanılmaz olan onlardır!” (sayfa96) “İnsana mucize vaat etmek gereklidir.” (sayfa132) “Sanatı dahiler başlatır, dahiler bitirir.” (sayfa148) Genel olarak altını çizdiğim yerler bu kadardı. Peki ne oldu bu kitabın sonunda derseniz aslında çok tahmin edilebilir bir son karşımıza çıktı. Şeytanı başlarda insansı duygular heyecanlandırdı. Kalbi attı, gözleri gördü, kulakları duydu, aşık oldu, mutlu oldu kısacası insan oldu. Ama sonra gerçek insan ile tanıştı. Şeytan kötünün kendisi olmadığını anladı. İnsanın korkunçluğu karşısında şaşırdı. Dolandırıldı, rencide edildi, aşağılandı… Ve sonrasında her şeyi gelip ağlayarak günlüğüne yazdı :)
Şeytan'ın Günlüğü
Şeytan'ın GünlüğüLeonid Andreyev · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20243,031 okunma
·
118 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.