Gönderi

onun da rızasıyla vereceğini biliyordu. Luke'a engel olan tek şey, sonrasında Sydney'nin anlamlı bakışlarında görme ihti- malini düşündüğü ifadeydi. O gözlerde pişmanlık, suçluluk ya da kendi hissedeceği katkısız mutluluğun dışında herhangi bir duygu görmeye dayanamazdı. O yüzden, onu kucaklamak yerine kamyonetinin yolcu koltuğuna oturtmayı tercih etti. "Burası mis gibi kokuyor." "Her zaman öyle," dedi Luke sırıtarak. Sydney güldü, bu kadarı bile Luke'u neşelendirmeye yetti. Sürücü koltuğuna geçip kemerini bağlamak üzereyken Sydney uzanıp elini tuttu. "Benim için kamyonetini temiz- lediğin için teşekkürler." "Sorun değil. Zaten gerekiyordu." Kemerini taktıktan sonra tekrar Sydney'nin elini tuttu, adanın çevresindeki yolculukları boyunca ikisinin parmakları birbirine kenetli kaldı. "Beni nereye götürüyorsun?" "İçinde biraz günbatımıyla Istakoz Evi'ne" "Vay, nefis. Bayılırım." "Biliyorum." Virajlı yollarda, adanın en kuzeydeki uç noktasına doğru yol aldılar, çok geçmeden bir deniz teneri ve ufukla oynaşan güneş karşılarına çıktı. "Günbatımını seyretmek için adadaki en güzel yer. dedi Sydney, manzaraya bakarak. "Burayı severim." "Hatırlıyorum." Luke, yanaklarının pembeleştiğini görmek için Syd yüzüne baktı. Elini bırakıp parmağını elmacıkkemiğinde gez dirdi. "Başka neler hatırladığını da biliyorum" Sydney ona baştan çıkarıcı bir ifadeyle baktı. "Neymiş Luke emniyet kemerini çözüp ona doğru uzandı. "Se. vişmek için buraya geldiğimiz zamanları düşünüyorsun Dudakiarını onun kulağında gezdirirken. Sydney'nin kolla rındaki tüylerin ürperdiğini görebiliyordu Onun bu tepkisi her zaman hoşuna gitmişti. Çok duyarlıydı. İkisini de koru mak adına biraz hız kesmek için ettiği yeminler buraya ka dardı. Kimi kandırıyordu? Nefes almadan nasıl yapamazsa. Sydney olmadan da yapamazdı. "Syd... "Evet?" Bilmek zorundaydı. Bilmeye ihtiyacı vardı. "Sen de his sediyor musun?" Syd, onun yüzüne bakarken soluğu tıkanmış gibiydi. "Neyi hissediyor muyum?" "Her şeyi?" Başka nasıl ifade edebilirdi? Sydney parmaklarını onun çenesinde gezdirdi. "Evet" Bu konuda yalnız olmadığını bilmenin verdiği rahatıkla Luke, Sydney'nin gözlerinin içine baktı. "Çok hızı gittiğ mizden endişeleniyorum." " Muhtemelen öyle yapıyoruz." "Öyleyse biraz... "Tadını çıkaralım." Luke'un yüzünü ellerinin arasına alıp öptü. "Tadını çıkarmalıyız.." "Nereye kadar?" Bunu sormaktan nefret ediyordu.
Sayfa 99
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.